Olmayan AB yolumuzda hangi noktadayız?
Son günlerde okuyorsunuz �Sarkozy şunu dedi, Merkel bunu dedi, Portekiz yardım etti�... Sevgili dostlar, bırakalım �kim ne dedi, ne yaptı� ve �kafa karıştırıp hâlâ AB yolunda ilerlediğimizi� iddia edenlerin �seslerinin çok çıktığı� şu günlerde; gelin bakalım �hangi noktadayız?� İlk etapta bir soru soralım; �Başbakan Erdoğan�ın son yıllarda ağzından hiç düşürmediği hatta �Ek protokolü imzalamayın� dediğimizde, bizim gibi düşünenlere cevaben �İmzalarız, amacımız win-win� dediği, büyük stratejiye ne oldu? Hani atılan imza ile herkes kazanacaktı? Hani Avrupa �yazılı� güvence vermese de �sözlü� güvence vermişti! Hani bu imza �Rumları devredışı bırakacaktı?� Gelinen noktada sadece kazanan bir taraf var. Kimler mi? Uluslararası anlaşmalara rağmen Türkiye�nin 60 yıllık AB sürecini kendilerini �Kıbrıs Cumhuriyeti� olarak tanıma detayına endekslemeyi başaran Kıbrıs Rum yönetimi... İlk tespit sonrası kaldığımız yerden devam edelim... Sevgili dostlar, o günlerde �Avrupa�ya altın gol� attık diye televizyonları patlatanlar kısacası �altın golcüler� konudan hiç bahsetmez oldu. TV�ler bomboş. Nereye gitti bu arkadaşlar? Hepsi futbolu bırakmış olabilir mi? Onlar değil ama �futbol� onları bıraktı. Ellerinde �pazarlayacakları�, halkı kandıracakları �malzeme� kalmadı. Son günlerde kafa kaldırmayı deniyorlar ama nafile! Peki hukuken olaya bakarsak; hangi noktadayız? Maddeler halinde sizlere aktarmak istiyorum; n AB ile müzakerelerde �tarama süreci ve müzakere süreci� kamuoyunda birbirine karıştı ve �hâlâ müzakere edilmiş� Türkiye�nin AB standartlarına uyduğuna dair �onaylanmış� tek bir başlık dahi yok.. * Son alınan resmi kararla �başlayamayan müzakereler� askıya alındı. Askıya alınan başlıklar �malların serbest dolaşımı, taşımacılık, gümrük birliği, tarım, balıkçılık, dış ilişkiler, mali hizmetler ve iş kurma hakkı.� * Başlıkların çok büyük önemi var. Bu başlıkları çıkardığınızda �tam üyelik süreci� Chirac�ın �ortaya attığı� imtiyazlı üyelik sürecine dönüşüyor. Veya Sarkozy�nin �bizi ittiği� yeni �açılıma�. * Alınan son kararlarda çok önemli bir detay daha var; �Hangi başlık açılırsa açılsın, Türkler Rum tarafını Kıbrıs olarak tescil etmezse, o başlık kapanmaz.� * AB aynı kararla �Türkiye�nin limanlarını açıp açmayacağına dair� gözlem süresi koydu ve 2007, 2008, 2009�da �rapor yazılacağını� belirtti. Bunun anlamı çok açık. Üç yıllık bir süre için an azından �ilerleme� yok. * Sarkozy ve Merkel, �Türkiye�nin AB üyelik sürecinin� imtiyazlı ortaklık şeklinde olabileceği konusunda anlaştı. Merkel, bu anlaşmayı �partisinin yazılı sözü� yaptı. Sonuç 1: Resmi olmayan sözler ile �halklar� uyutulmaya çalışılsa bile �resmi belgeleri incelediğimde� karşıma Türk halkından saklanan gerçek çıkıyor; Türkiye için �tam üyelik ve katılım� süreci �bitti�... Bazıları �hayır� dese bile gerçek bu... Sonuç 2: Diyelim bitmedi, zorla devam edecek. Size küçük bir detay vereyim; �müzakerenin ilerlemesi, Türkiye�nin Rumları �Kıbrıs Cumhuriyeti� olarak tescil edip, tanımasına bağlandı. Türkiye�nin 60 yıllık Avrupa serüveni� Rumlar�ın �tanınmasına endekslendi ve politik anlamda �tarihin en ağır yenilgilerinden� birini aldı. Rumlar insaf etmezse �ilerleme yok!� Son söz: �Avrupa projesi� diye bir şey yok. Bana inanıyorsanız, size şerefimle bütün resmi belgeleri incelemiş biri olarak söylüyorum; Avrupa, Türkiye ile, bu gerçeği bilen siyasetçi-yazar-enteller de Türk halkı ile dalga geçiyor. O dönemde AB ile �win-win� veya �altın gol� diyen bütün �entel-dantel-siyasetçi� arkadaşlara sesleniyorum; cesaretiniz varsa, gelin gerçekleri istediğiniz televizyon kanalında tartışalım. Vurayım yüzünüze resmi belgeleri... |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder