Bu Blogda Ara

28 Kasım 2007 Çarşamba

ÇiziYORUM - Ercan AKYOL

ÇiziYORUM - Ercan AKYOL

PİRAMİTLERİN GİZEMİ/mısır

Dünyaın bir çok yerinde insanoğlu pramitler inşaa etmiş... Mısır'da, Çin'de, Meksika'da ve Bolivya'da insan yapımı piremitler vardır. Ancak piramit denince bir çok insanın aklıa Mısır'ın Gize Vadisi'ndeki 3 büyük piramit gelir. Keops, Kefren ve Mikerinos.... Keops piramidi her biri yaklaşık 2 ile 10 ton arasında değişen yaklaşık 3 milyon adet taş bloktan yapılmıştır. Önce bir kent yapılmış taş bloklar taşınmış ve yığılmıştır. Yüzeyin düzleştirilmesi için uzun zaman çalışıldığı sanılıyor. Mikerinos piramidindeki taşların tamamının yaklaşık 4,880,000 ton olduğu hesaplanıyor.



Taş blokların nasıl yerleştirildiği henüz anlaşılmış değil çeşitli kuramlar üretilmektedir. Bir kurama göre yapılan spiral bir rampadan çıkarılan taş bloklar üst üste konuyordu.Rampa çamur kaplanıyor sulanıyor ve taş bloklar itilerek kaydırılabiliyordu. Diğer bir kurama göre taş bloklar dev manivelalarla kaldırılıyordu. Tarihçi Herodot'a göre, ağır granit blokları, piramidin üst bölümlerine çıkarmak için 925 metre boyunda, 19 metre genişlikte bir rampa yapılmıştır. Sadece bu rampanın yapılması bile 10 yıl sürmüştür.


Sakkara'daki ve Gize'deki günümüze kalan kanıtlar (özellikle de tamamlanmamış piramitlerden) taş blokları piramitler üzerindeki nihai yerlerine kaldırmak için en az beş farklı rampa sisteminin kullanıldığını göstermektedir. En kolay ve en aşikâr yöntem doğrusal rampadır (Sakkara'da 3. Hanedan'ın Sekhemkhet piramitinde kullanılmış olabilir). Ancak genelde bu rampalar için gereken genişlik, bunların seyrek olarak kullanılmış olduğu anlamına gelir. Piramitin bir yüzünde dar basamaklardan oluşan merdiven rampası ise diğerlerinden daha dik bir açı gerektirecektir. Bu tipin izleri Sinki, Meidum, Gize, Ebu Ghurob ve Lisht'te bulunmuştur. Belki de I. -Anasatasi'nin 19. Hanedan papirüsünde anlatılan sarmal rampaya başlıca itiraz bunun neyin üzerine dayanacağı ve piramitin büyük bir kısmı sarıldığı takdirde düzeltme hesaplarının ve kontrollerin nasıl yapılacağı sorusudur. Piramitin bir yüzünde zigzaglı bir yol basamak piramitlerinin yapımında en etkili yol olacaksa da, Sakkara, Sinki ve Meidum basamaklı piramitlerinde bunun kullanıldığını gösteren bir ize rastlanılmamıştır.
İç rampa izleri Ebusir'de Sahure, Niuserre ve Neferirkare'de ve Sakkara'daki Pepi H'de görülmektedir ama iç doldurulduktan sonra yine de bir tür dış rampa gerekecekti. Piramitin içinin teraslı olmasının piramitin kenarında basamak basamak daha küçük rampalar dizisinin kullanılmasını daha uygun yapacağı iddia edilmiştir.
-Bugünün uzunluk ölçüsü olan metrik sistemin birimi metredir. Yani kutuptan ekvatora kadarki meridyen uzunluğunun on milyonda biridir. Bu ölçü Fransızlar tarafından, Mısır işgalinden kısa süre önce ortaya çıkarılmıştır. Piramidin ölçüsü olarak kullanılan kübit ise, eski Mısırlıların kullandığı ölçüdür ve Fransızlann biriminden binlerce yıl önce bulunmuş bir birimdir. Bir kübit'in uzunluğu bir metreye çok yakın olmakla birlikte, metreden daha dakik bir birimdir. Çünkü bu ölçü herhangi bir meridyen çevresine değil, kutup ekseninin uzunluğuna göre hesaplanmıştır. Meridyen uzunlukları, dünya çevresine göre değişebilmektedir.


Büyük Piramid'in Mısır kübit'ine göre alınmış bazı ölçüleri, yerküre hakkında, dünyanın güneş sistemindeki yeri hakkında, sonradan, unutulup modern çağda yeniden keşfedilmiş bir hayli bilginin var olduğunu göstermektedir. Bu bilgiler ancak matematik olarak ifade edilebilmektedir. Piramidin çevresi, bir yıl içindeki gün sayısını (365.24) göstermektedir. Bu çevrenin iki katı, Ekvator'da bir boylam derecesinin bir dakikasına eşittir. Eğik kenar üzerinden, tabandan doruğa 'kadar olan uzunluk. bir paralel derecesinin altıyüzde biridir. Çevreyi yüksekliğin iki katına böldüğümüz zaman, (pi) sayısı olan 3.1416'yı bulmaktayız (Bu rakam, eski Yunanlılann bulduğu pi sayısından, yani 3.1428'den çok daha gerçektir)

Piramidin ağırlığı 10 üzeri 15‘le çarpıldığında, dünyanın yaklaşık ağırlığını vermektedir. Dünyanın kutup ekseni, doğrultusunu günden güne değiştirmekte ve böylelikle her 2,200 yılda güneşin arkasına yeni bir burcun gelmesine olanak vermektedir. ilk durumuna ancak 25.827 yıl sonra varmaktadır. Bu sayı da, 25.826.6 olarak piramidde ortaya çıkmaktadır. Bu sayıyı veren, taban köşegenlerinin toplamıdır. Büyük piramidin içinde Firavun odasının boyutlan, iki temel Pisagor üçgeninin eşidir: 2.5:3. ve 3.4.5. Oysa piramit, Pisagor'dan binlerce yıl önce yapılmıştır. Bu verilen ölçülerin, piramidin ölçü rastlantılarından yalnızca küçük bir kısmıdır.Yapımında sadece 4000 kişi çalışmıştır
--
Piramitlerin içinde sut birkaç gün süreyle taze kalır ve daha sonra hiç bozulmadan yoğurt haline gelir.

Bitkiler piramitin içinde daha çabuk büyür.

- Piramit’in içine bırakılmış su beş hafta süreyle bekletildikten sonra yüz losyonu olarak kullanılır.

Eskiden ölüler kumda açılmış ve içine bir örtü serilmiş olan çukurlara gömülüyorlardı. Fakat etraftaki çakallar, vahşi hayvanlar veya bir kum fırtınası nedeniyle ölü bedenler tekrar açığa çıkıyordu. Bu yüzden zengin halk kendilerine daha kalıcı mezarlar yapmaya karar verdi. Mısır'daki Birinci Hanedan döneminde krallar ve asiller, modern Arapların "mastaba" dediği mezarları inşa etmeye başladılar. Bunlar esasında toprağın altına inşa edilen yaşam evleri idi. En üste çamur tuğlalardan yapılmış ve beyaza boyalı bir yapı konuyordu. Eskiden ölünün yanına konan eşyalar burada korunuyor ve çok görkemli bir şekilde dekore ediliyordu.. Daha sonraki hanedanlar döneminde mezarı hırsızlardan korumak amacıyla ölüler odaların birinden geçilip toprağın epeyce altına inilerek girilen bir hücreye gömülmeye başlandı..
Sonraki devirlerde mastabaların popülerliği devam ediyordu, ancak krallar için yeni bir mezar modeli ortaya çıkmıştı. Buna piramit deniyordu. Bugün gördüğümüz piramitlerin çoğunda yalnız ve aşınmış bir görünüm vardır. En güzelleri ve en önce yapılmış olanları Kral Zoser'in Sakkara�da yaptırdığı Step Piramididir (M.Ö.2700)..

Bu piramidin dizaynı daha sonraki devirlerde halkın tanrı olarak tapındığı vezir Imhotep tarafından yapılmıştır. Imhotep, aslında matematik, mimari ve tıbbın babası olduğu iddia edilmektedir. Ayrıca takvimi de icat etmiştir.

Piramitlerin bazı odalarının içinde ne olduğuna hakkında bir bilgi yoktur.Araştırmacıların çoğu ya içinde kayboldu yada aynı yerde birkaç tur attılar fakat içlerini göremediler

Piramitlerin içi yazın soğuk,kışın sıcak olur.

23 Kasım 2007 Cuma

MURPHY`NİN ALTIN KURALI

1 - Ters gitme olasılığı taşıyan birşey ters gidecektir.
2 - İşler beklenenden daha uzun zaman alır.
PUHU MODİFİKASYONU: Tamamlanma tarihi ile ilgili beklentilerin planlamada kazandığı ciddiyet arttıkça gecikmede büyür.
3 - Eğer birşey birden fazla ters gitme olasılığı taşıyorsa size en fazla zararı dokunacak kombinasyon oluşur.
PUHU: Eğer birşey birden fazla ters gitme olasılığı taşıyorsa; size en fazla zararı dokunacak kombinasyonun bilincindeyseniz ve buna karşı tedbirlerinizi aldıysanız, bu tedbirler sizin için daha zararlı bir kombinasyonu gerçekleştirir.
4 - Eğer bir işte bir terslik olması için x sayıda farklı yol varsa ve siz işe başlamadan önce x sayıda tedbir aldiysaniz x+1 terslik siz işi bitirmek üzere iken ortaya çıkar.
5 - Olaylar kendi haline bırakıldığında kötüden daha kötüye doğru gider.
PUHU: Kötüden daha kötüye gidecek olaylara yapılan müdahale en kötüye ulaşma hızını arttırır.
6 - İşinizin tüm aşamalarını planlayıp birinci aşama ile işe başladığınızda, birinci aşamadan önce tamamlanmış olması gereken bir aşama ortaya çıkar.
PUHU: Bu aşama hala plana entegre edilebilir gibi görünür. Bu entegrasyon yanlız tüm planı mahfetmekle kalmaz, ana hedeflerin iptalinide beraberinde getirir.
7 - Problemlere getirilen Çözümler yeni problemler yaratır.
PUHU: Problemlere getirilen çözümler ilk problemlerden daha kötü problemler getirir.
8 - Hiç birşey kimsenin bir daha bozamayacağı bir seviyeye dek mükemmelleştirilemez. Çünkü böyle bir seviye yoktur ve aptallar en basit şeyleri bozma konusunda son derece yaratıcıdırlar.
PUHU: Bir şeyi hiç kimsenin bozamayacağı bir seviye ye dek mükemmelleştirmek için nedenli düşünürseniz aptalların da o işi bozmak için yaratıcılıkları o denli artar.
9 - Doğa hata ve eksikten yanadır.
PUHU: Doğanın hata ve eksik yaratmak için sonsuz kaynağı vardır.
10 - Doğa olumsuz sonuçları korur ve müdahalesini olumsuz sonuç lehine yapar.
PUHU: Doğa olumlu sonuçları engellemek için vardır.
11 - Herşey simultanet Sırasız-Düzensiz olarak ters gider.
PUHU: Herşey size hangisinin daha fazla zararı dokunacağına bağlı olarak simultane veya peş peşe ters gider.
CHRISHOLM MODİFİKASYONU: Bundan daha kötüsü olamaz dediğiniz andan itibaren işler daha kötüye gider.
12 - Durum iyiye gitmeye başladığında mutlaka unuttuğumuz veya gözden kaçırdığımız bir nokta vardır.
13 - Hiçbir şey kalıcılık kadar geçici değildir.
14 - İşinizi ne kadar iyi yaparsanız yapın, mutlaka sonuçlara modifikasyon getirecek bir amiriniz bulunacaktır.
MATSH KANUNU: Berbat bir son, sonsuz bir berbatlıklar dizisinden daha iyidir.
HOOK KANUNU: Aradığınız herhangi bir şeyi son baktığınız yerde bulursunuz.
GYLME FORMÜLÜ: Başarının sırrı samimiyettir. Bunu taklit ettiğiniz anda başardınız demektir.
LIERMAN KANUNU: Herkes yalan söyler, fakat bu önemli değildir çünkü kimse dinlemez.
EVANS VE BJORN KANUNU: Kötü giden şey ne olursa olsun,bunun böyle olacağını bilen biri mutlaka vardır.
GINSBERG TEOREMİ: Kazanamazsın, berabere kalamazsın, hatta oyunu terk edemezsin.
O'TOOLE AKSİOMU: Bir çocuk yeterli değildir. İki çocuk çok fazladır.
MURPHY'NİN ÖĞRENCİLER İÇİN KANUNU: Bir öğretmen öğrencilerin öğretilen dersten başka yapacak işleri olmadığını varsayar.
PUHU'NUN PARK YERİ BULMA KANUNU: Park etmek için hemen bulup beğenmediğiniz ve park etmediğiniz yerin park edilebilecek tek yer olduğunu fırsat kaçtıktan sonra park etmek için hemen bulup beğenmediğiniz halde park ettiğiniz yerin, park edilebilecek yerlerin en kötüsü olduğunu gideceğiniz binaya ulaştıktan sonra anlarsınız.
JONES'UN TELEVİZYON KANUNU: Görülmeye değer tek program yayından kaldırılır.
15 - Tecrübe ihtiyacınız geçtikten sonra edinilir.
16 - Çekici, güzel ve sizden hoşlanabilecek bir kadınla tanışma olasılığınız;
a-yanınızda karınız varken,
b-yanınızda sizden daha yakışıklı bir arkadaşınız varken,
c-yanınızda sizden daha zengin bir arkadaşınız varken artar.
17 - Şöhret geçebilir ama unutulmuşluk kalıcıdır.
CANSIZLIĞIN HAREKETLİLİĞİ YASASI: Bütün cansız cisimler sadece ayaklarınıza dolaşmaya yetecek kadar hareket eder.
MURPHY'NİN DÜNYA GÖRÜŞÜ: Ne olursa olsun gülümse, çünkü yarın bugünden kötü olacaktır.
PUHU'NUN DÜNYA GÖRÜŞÜ: Ne olursa olsun ağlama, çünkü göz yaşlarına asıl yarın ihtiyacın olacaktır.
STENDERUP KANUNU: Ne kadar geride kalırsanız, yetişmek için o kadar çok vaktiniz olur.
CONNER KANUNU: Gizli kalması gereken belge fotokopi makinasında unutulur.
HELL KANUNU: Bir kütle suya batırıldığında telefon çalar.
18 - Zamanı gelmiş bir hata kadar kaçınılmaz hiçbirşey yoktur.
19 - Gerçek hiçbir problemin çözümü yoktur.
20 -
MURPHY`NİN ALTIN KURALI: Altını bulan kuralı koyar.
21 - Herhangi bir cisim kendisine en çok zarar verecek biçimde yere düşecektir. Bunu yasayı tamamlayıcı eklerle açıklayalım:
a - üzerine yağ sürülmüş bir ekmek diliminin yağlı yüzünün üstüne düşme olasılığı alttaki halının değeri ile doğru orantılıdır,
b - yere düşecek ilk, belkide tek parça en pahalı parça olacaktır,
c - eşyalar yere her zaman dik açıyla düşerler,
d - düşürülen her parça avadanlık,atölyenin en ulaşılmaz köşesine dek yuvarlanacaktır,
e - ve siz onu ararken ayağınıza ilk çarpan şey de o alacaktır;
f - tezgahtan düşen küçük parçaların bulunma olasılığı parçanın büyüklüğü ile doğru orantılı, sizin işi tamamlama süreniz ile ters orantılıdır.
TIME





























Activities

TIME


Activities
November 2007
M T W T F S S
2930311 2 3 4
5 6 7 8 9 10 11
12 13 14 15 16 17 18
19 20 21 22 23 24 25
26 27 28 29 30 1 2
This month

14 Kasım 2007 Çarşamba

Çemberlitaş efsanesi hiç bitmez

Çemberlitaş efsanesi hiç bitmez

Çemberlitaş efsanesi hiç bitmez
Tarihçi Prof. Eyice: "Çemberlitaş'a dair anlatılanlar, bitip tükenmeyen bir masal."
Çemberlitaş'ın restorasyonunu yapan Akpınar, Hz. İsa ve Musa'dan kalan kutsal eşyaların Çemberlitaş'ın altında bulunduğunu ileri sürdü. Tarihçi Prof. Dr. Eyice: Bu iddia bitip tükenmeyen bir masal

15/11/2007 (528 kişi okudu)

RADİKAL - İSTANBUL - Roma dönemi eserlerinin başında gelen Çemberlitaş'ın altındaki bir odada, Hazreti İsa'ya ait eşyaların gömülü olduğu iddiası son günlerde yeniden gündemde. Çemberlitaş'ın restorasyonunu yürüten Akpınar Mimarlık Yönetim Kurulu Başkanı Abdülkadir Akpınar, kutsal emanetlerin Çemberlitaş'ın altındaki 11x11 metre ebadında ve 2.5 metre yüksekliğinde bir blok ve porfir (antik eserlerde kullanılan bir tür taş) bir kaidenin içinde olduğunu söylüyor. Tarihçilere göreyse bu iddia 'şehir efsanesi'.
İddiaya göre, Çemberlitaş 'ın altında olduğu ileri sürülen odada, imparator Konstantin döneminde Kudüs'ten getirilen 'Hazreti İsa'nın mezarına ait kutsal toprak, orijinal haç parçaları, çiviler, kaymak taşından yapılan kâse, ekmek kırıntıları ve Hazreti Musa'ya ait taş ile Hazreti Lut'a ait olduğuna inanılan asa, Hazreti Nuh'un baltası ve Hazreti Süleyman'a ait olduğuna inanılan yedi kollu şamdan' bulunuyor. Çemberlitaş'ın restorasyon projesinin birinci kademesini yürüten Akpınar Mimarlık 'ın yönetim kurulu başkanı Abdülkadir Akpınar, bu kutsal emanetlerin Çemberlitaş'ın altında olduğuna inanıyor. Akpınar şöyle konuşuyor: "İstanbul'un 1918'de işgali sırasında da Vatikan'dan bir grup rahip gelmiş. Kutsal emanetlere ulaşmak için Çemberlitaş'ın hemen yakınındaki Vezirhan'da bir oda kiralayarak tünel kazmışlar. Yeraltındaki ana kaideye kadar ulaşırlar. Tünelden çıkan toprağın şüphe uyandırması üzerine yakalanıp sınır dışı edilmişler. Kıyamet kopmadıkça o emanetlere ulaşmak asla söz konusu olamaz."

'Oda estetik açıdan gerekli'
Bizans ve Osmanlı sanatı ve İstanbul tarihi uzmanlığıyla tanınan Prof. Dr. Semavi Eyice ise böyle bir iddiaya inanmanın saçma olduğunu söylüyor. Birtakım kutsal eşyaların zamanında Çemberlitaş'a konulsa bile kalmasının mümkün omadığını vurgulayan Eyice şöyle konuşuyor: "Çemberlitaş 4. yüzyılın ilk yarısında dikilmiş bir anıt. 1000 yıldan fazla Bizans devrini, 500 küsur yıl da Türk devrini yaşamış. Bu anıtın içindeki kutsal eşya bugüne kadar durur mu orada ? Farz edelim Bizans devrinde orada duruyordu. 1203 yılında 4. Haçlı Seferi'ni organize eden Batılı şövalyeler, Kudüs'ü Müslümanların elinden almak için hazırlandıklarında önce Bizans'ın elinde olan İstanbul'a geliyorlar. Bunlar İstanbul'u işgal ediyor, yağmalıyorlar. Manastır ve kiliselerde ne kadar kutsal eşya varsa, bunları toplayıp kendi ülkelerine götürüyorlar. Bu kadar kutsal eşyalar yağmalanmışken, Çemberlitaş gibi şehrin göbeğindeki bir yeri soymadan bırakırlar mı? Bu, bitip tükenmek bilmeyen bir masal. Odayı bilen yok. Böyle bir anıtın alt kısmında odacık şekilde kaide olması estetik bakımdan da gerekli. Elektronik bir şeylerle birtakım tespitler yapılıyor, hücre bulunduğu söyleniyor. Ancak Çemberlitaş'ın bulunduğu yerde önceden oval bir meydan vardı, bu anıt onun ortasındaydı. Meydanı çepeçevre sınırlayan sütunlar, dükkânlar vardı. Onların kalıntıları toprak altında olsa gerek."
İstanbul'un ana toprağı üzerinde büyük bir yükselmenin olduğunu belirten Prof. Dr. Eyice şöyle devam etti: "İstanbul'un ana toprağı metrelerce aşağıda. Sonra Çemberlitaş'ın olduğu yerde, sekiz metre derinde mezarlar var. Bu mezarlığın ucu Beyazıt'ta İstanbul Üniversitesi'nin bahçesine kadar uzanıyor. Bahçede yapılan kazılarda lahitlerden bazıları çıkmıştı. Yani Çemberlitaş'ın çevresinde mezar odaları var yüzde 100."

çiziyorum..milliyet-mateserhaber

Günün Sözü
Moda denilen şey o kadar çirkindir ki, onu her altı ayda bir değiştirirler.
Oscar Wilde

Haslet SOYÖZ


Çankaya Noteri!
Cumhurbaşkanı Gül 2.5 ayda hükümetten gelen 141 atamanın tamamını hemen imzalamış.
Süleyman Demirel, Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk'e aşağıdan gelen yasa ve atamaları aynen imzaladığı için "Çankaya Noteri" adını takmıştı. Bir de fıkra uydurulmuştu o zamanlar... Sözde ağaçların yaprakları dökülürken kuru yapraklardan biri de pencereden Köşk'ün içine girip tesadüfen Korutürk'ün masasına düşmüş. Korutürk onu da evrak sanıp imzalamış...
O sadece fıkraydı, son durum gerçeğe daha yakın.

Dağda fotoğrafı ortaya çıkan DTP'li vekil basın mensuplarını azarlamış.
Dağdan gelip bağdakini kovuyor diye buna derim ben...
M. Taş
Bülent çiziyor







ATATÜRK- İŞ BANKASI REKLAM FİLMİ..

ATATÜRK- İŞ BANKASI REKLAM FİLMİ..

ATATÜRK- İŞ BANKASI REKLAM FİLMİ..

ATATÜRK- İŞ BANKASI REKLAM FİLMİ..

ATATÜRK- İŞ BANKASI REKLAM FİLMİ..

ATATÜRK- İŞ BANKASI REKLAM FİLMİ..

12 Kasım 2007 Pazartesi

Atatürk'ü ihmal öldürdü./Soner YALÇIN.hürriyet/11.11.2007

Son muharebesini ölüme karşı verirken niye çok şanssızdı? Onu, hangi yakın arkadaşının vefatı perişan etti?

Çevresinin büyük bir hatası neden hayatına mal oldu? Açılışını yaptığı Yalova Termal Oteli'nde tesadüfen neyi öğrendi? İşte Atatürk'ü acı sona götüren büyük bir ihmalin hikáyesi.

TARİH: 10 Ocak 1937. Atatürk acı haberi İstanbul'da Dolmabahçe Sarayı'nda aldı; Nuri Conker (Ünlü sosyolog Prof. Nur Vergin'in dedesi) vefat etmişti.

Haber duyulunca sarayda derin bir sükût hákim oldu. Herkes biliyordu ki, Nuri Bey, Atatürk'ün en yakın arkadaşıydı. Deyim yerindeyse "ruh ikizi"ydi.

Atatürk'ün yaşamında senli benli konuştuğu, şakalaştığı tek isimdi. Mahalle arkadaşlığıyla başlayan ilişkileri, askeri okullar, savaş cepheleri, yeni bir cumhuriyetin kurulması gibi güç koşullarda sürüp gitmişti.

Atatürk, arkadaşının ölüm haberini aldığı o gün ve daha sonraki günlerde nedense hep otomobille Şişli ve çevresini gezdi. Bu gezilerinde yalnızdı. Yanına kimseyi istemiyordu. Zaten Nuri Conker'in ölümüyle ilgili kimseyle de konuşmuyordu.

Sadece, bir hafta sonra İstanbul'da oturan çocukluk arkadaşı Asaf İlbay'ın ziyaretine gitti. Geçmişe. Çocukluk anılarına döndüler ama yine de orada da pek kalmadı.

Yaşadığı dramı kimseyle paylaşmamayı sürdürdü. Kimse de çekinip soramıyordu zaten. Depresif bir ruh halindeydi. Manevi kızı Ülkü'yle oyalanarak moral bulmaya çalışıyordu.

İşte tam o günlerde Atatürk'ün vücudunda fiziksel değişiklikler olmaya başladı. Yüzü sararmıştı. Baş ağrısı ve ateşi vardı sürekli. Yorgun ve zayıf hissediyordu kendini. Asabileşmişti.

Yakın çevresi, bu durumu Nuri Bey'in ölümüne duyduğu büyük acıya bağlıyordu...

HASTALIĞIN SEMPTOMLARI

Ankara'ya dönmesi bile ruh halinde bir değişiklik yapmadı.

Ankara'da vücudunda kaşınmalar başladı. Özellikle sol bacağının kasık ile dizkapağı arası çok kaşınıyordu. Burası tırnak izi yaralarıyla kaplıydı. Yaralar merhemle iyileştirilmeye çalışılıyordu.

Kaşıntılar canından bezdirmişti. Kaşıntıların sebebi olarak Çankaya Köşkü'ndeki karıncalar gösterildi! Köşk dezenfekte edildi ama kaşıntılar sona ermedi.

Atatürk, Köşk'ten ayrıldı ama kaşıntılardan yine de kurtulamadı.

Bu arada, durdurulması güç burun kanamaları oluyordu. Hastalık kendini belli etmeye çalışıyor ama kimse görmüyor ya da görmek istemiyordu. Bazı geceler sofrada şiddetli bir öksürüğe tutuluyor, boğuluyor gibi oluyordu.

İnanması güç ama kimse Atatürk'e hasta olduğunu söylemiyordu! Söyleyemiyordu.

Çünkü onlara göre büyük kurtarıcı "ölümsüz"dü. Ölümsüzlüğüne o kadar inanmışlardı ki, hastalık belirtilerini bile görmezlikten geliyorlardı!

Hadi yakın çevresi neyse, doktorlarının bu semptomları görüp neden ciddi bir teşhis girişiminde bulunmadıklarını da anlamak zordu. Diğer yanda Atatürk de hasta olduğu gerçeğiyle yüzleşmek istemiyordu. Bunun sadece ruhsal nedeni yoktu.

O'nun önceliğinde Hatay meselesi vardı ve Fransızların karşısında "hasta bir adam" olarak bulunmak istemiyordu.

Sebebi ne olursa olsun, ne yazık ki bu ölümcül gaflet tam bir yıl sürdü. Hastalığın teşhisi tesadüfen konuldu.

İLK TEŞHİS

Nihat Reşat Belger,
bir doktordu.

Aynı zamanda Osmanlı'nın son dönemindeki siyasal olayların merkezinde bulunmuş politik bir isimdi.

Siyasal serüvenine İttihat ve Terakki Cemiyeti'nde başlamış; daha sonra ideolojik ayrılık yaşamış ve Prens Sabahattin'in "liberalizmine" yönelmişti.

Cumhuriyet döneminde ise siyasetten tamamen kopmuştu. Yalova'da yapımına 1935 yılında başlanmış olan Termal Oteli'nin sahibiydi. Otelin açılışı 21 Ocak 1938'de Atatürk tarafından yapıldı.

Dr. Nihat Reşat Belger, Atatürk'ün yorgun halinden şüphelenmişti. Bir sohbetinde konuyu hastalık meselesine getirdi. Atatürk son dönemlerindeki rahatsızlıklarını sıralamaya başladı.

Dr. Belger, izin verirse muayene etmek istediğini söyledi. Ve bu muayene sırasında Atatürk'ün hastalığı teşhis edildi: Karaciğer sirozuydu. Ne yazık ki bu amansız hastalık ilk semptomların belirmesinden bir yıl sonra teşhis edilebilmişti.

Eğer bu teşhis zamanında yapılsaydı Atatürk uygun bir bakımla birkaç yıl daha yaşayabilecekti.

Ancak çevresi onun varlığından o kadar büyülenmişti ki, "ölümsüzlük" tanısı hastalığın görülmesini engellemişti.

Ve bu nedenle aslında Atatürk öldürülmüştü!http://preview.hurriyet.com.tr/preview/image.aspx?picid=4428284

Atatürk Savarona'da dinlenirken

Siroz hastası Atatürk'ün fiziksel görünüşü pek hoş değil: Karnı şişmiş, bedenindeki adaleler erimiş ve yüzü çatlamış, kılcal damarlarla dolmuştu. Böyle görünmek istemiyordu. Herkese tembihlemişti. Bu nedenle Savarona gemisinden Dolmabahçe'ye getirilişi gece olmuştu. Odasına çok az kişi girebiliyordu.

Neden Çankaya Köşkü'ne gömülmedi

Atatürk'ün nereye defnedileceğine ilişkin üç kişilik komisyon kuruldu. Komisyonun raporu, Çankaya Köşkü'nü işaret ediyordu. Ancak Atatürk çok sevdiği yere gömülmedi! Peki, ama neden?

ATATÜRK'ün ölümsüzlüğüne o kadar inanılmıştı ki, ne yakın çevresi ne de devlet yetkilileri, nereye defnedileceği konusunu hiç konuşmamışlardı.

Bu nedenle, Atatürk vefat edince nereye defnedileceği konusunda her kafadan bir ses çıktı. Tartışmalar sonucunda çoğunluk, milli mücadelenin merkezi olduğu için Ankara'yı önerdi. Ankara konusunda uzlaşıldı.

Ama Atatürk'e sıradan bir mezar yapılamazdı, anıtkabir yapılmalıydı. Peki, anıtkabir Ankara'nın neresine yapılacaktı?

Hükümet bunun için üç kişilik bir komisyon kurdu. Komisyonda, Ankara Milletvekili Falih Rıfkı Atay, İstanbul Milletvekili Salah Cimcoz ve İçel Milletvekili Ferit Celal Güven vardı.

Komisyon, Ankara şehrinin imar planını yapan Prof. Hermann Yansen ve Prof. Clemens Holzmeister ile Güzel Sanatlar Akademisi öğretim görevlisi Prof. Bruno Tavt'tan görüş aldı. Ayrıca Türk mimarlarıyla da toplantılar yapıldı. Genel görüş, anıtkabirin Etnografya Müzesi'ne yapılmasıydı.

Atatürk, bu müzenin yapımını kendi istemiş ve yapılışını adım adım takip etmişti. Müze haline geldikten sonra gittiği bir gün, "Burada bir mezar havası var; adeta büyük bir kabre benziyor" sözünden yola çıkanlar, Atatürk'ün buraya gömülmek istediği yorumunu çıkarmışlardı.

Üç kişilik komisyon, Atatürk'ün Etnografya Müzesi'ne defnedilmesini de araştırdılar. Ancak sonuç olumlu değildi. Uzmanlar buraya büyük bir anıtkabirin yapılamayacağını söylemişlerdi.

Komisyon kendilerine önerilen Ankara'daki tren istasyonunun arkasındaki tepeyi de pek beğenmemişti.

Komisyon, Atatürk'ün Çankaya Köşkü'ne defnedilmesini önermişti:

İşte komisyon başkanı Falih Rıfkı Atay'ın eliyle yazdığı rapor:

"Atatürk, bütün hayatında Çankaya'dan ayrılmamıştır. Çankaya, şehrin her tarafına hákimdir ve Milli Mücadele, kurtuluş ve inkılaplarımızın hatıralarında ayrılmaz bir surette bağlıdır. En muhteşem abideler inşasına müsaittir. Hülasa maddi manevi bütün şartları haizdir. Atatürk'ü ölümünden sonra Çankaya'dan ayırmayı haklı gösterecek hiçbir sebep bulamadık. Onun için bizler, Çankaya fikrinde ısrar ediyoruz."

Şehir planlamacı uzmanların ve üç kişilik komisyonun bu kararına rağmen Atatürk, tren istasyonu arkasındaki tepe üzerinde inşa edilen anıtkabire gömülecekti!

Çankaya Köşkü'nün değil de tren istasyonu arkasındaki bir tepenin anıtkabir olarak seçilmesinin nedeni, Milli Şef İsmet İnönü'dür. İnönü döneminde Atatürk, "Kurtuluş Savaşı öncüsü, Cumhuriyetin Kurucusu fani bir önderdi". Bilinenin aksine Atatürk'ü kült haline getiren İnönü değil, Celal Bayar-Adnan Menderes ikilisidir.

Atatürk, mirasçıları arasına Erdal İnönü'yü neden koydu?http://preview.hurriyet.com.tr/preview/image.aspx?picid=4428288

Atatürk yaşamının son yılında İsmet İnönü'yle yollarını ayırdı. Buna rağmen Atatürk, İsmet İnönü'nün çocukları Ömer, Erdal ve Özden İnönü'yü neden mirasçısı yaptı? İşte o ilginç sebep?

TARİH: 20 Eylül 1937.

Atatürk ile İsmet İnönü'nün yolları bu tarihte ayrıldı. Atatürk'ün isteği üzerine İnönü başbakanlıktan istifa etmek zorunda kaldı.

Bu ayrılığın sebepleri arasında; Atatürk Orman Çiftliği'nin harcamaları gibi içsel; Nyon Antlaşması gibi dışsal siyasal anlaşmazlıklar gösterilse de; aslında gözden kaçan temel sebep, Atatürk'ün henüz teşhis edilmemiş hastalığıydı.

Atatürk asabileşmişti.

Başbakan İnönü'nün her sözünü kendisine yapılmış bir tehdit gibi algılıyordu.

Ve ne yazık ki Atatürk'ün bu tür davranışlarının sebebi üzerinde kimse durmuyordu. Ona ne hastalık ne ölüm yakıştırılıyordu!

Hastalık bilinse belki böyle bir ayrılık olmayacaktı.

VASİYETİNİ YAZDIRIYOR

5 Eylül 1938.

Ayrılığın üzerinden bir yıl geçmişti.

Atatürk'ün hastalığı gün geçtikçe ağırlaşmaktaydı.

Tesadüf: İsmet İnönü de hastaydı. Safrakesesi, iltihap kapmıştı. İnönü'nün çok ağır bir hastalığa yakalandığı bilgisi Atatürk'e ulaştı. İnönü'nün yaşamasının güç olduğu söylendi.

Atatürk, Fransa'dan getirttiği iç hastalıklar uzmanı Prof. Fissenger'i İnönü'yü tedavi etmesi için Ankara'ya gönderdi.

O gün, yani 5 Eylül'de Özel Kalem Müdürü Hasan Rıza Soyak'ı yanına çağırarak vasiyetinin yazılmasına yardımcı olmasını rica etti.

Mirasından İnönü'nün çocuklarına pay verilmesini istiyordu. Dava arkadaşı İnönü ölürse üç çocuğunun ortada kalacağından endişe ediyordu. Çocukların amcası Hasan Rıza Temelli'nin Ömer, Erdal ve Özden'e bakamayacağını düşünüyordu.

Atatürk, Özel Kalem Müdürü Soyak ile vasiyetnamesi üzerine kısa bir çalışma yaptıktan bir gün sonra İstanbul 6. Noteri İsmail Kunter, Dolmabahçe'ye çağrıldı. Bu davet herkesten gizli tutuldu. Noter Kunter, saray çalışanlarına Atatürk'ün özel doktoru Prof. Neşet Ömer İrdelp'in konsültasyon için gelen doktor arkadaşı olarak gösterildi.

Atatürk'ün odasına gizlilikle girdiler. Atatürk, "Kapıyı kapatın, içeri kimse girmesin"

İŞTE ATATÜRK'ÜN VASİYETİ

Ağır hasta olmasına rağmen çok sakindi.

Halbuki odada bulunan herkes heyecandan titriyordu. Onlar için hiç kolay değildi; Atatürk vasiyetini hazırlıyordu.

Yorulmasına rağmen, o gün vasiyetini bitirdi.

Vasiyeti kısaydı:

"Malik olduğum bütün nukut (para) ve hisse senetleri ile Çankaya'daki menkul ve gayrimenkul emvalimi (mallarımı) Halk Partisi'ne atideki şartlarla terk ve vasiyet ediyorum.

1- Nutuk ve hisse senetleri şimdiki gibi İş Bankası tarafından nemalandırılacaktır.

2- Her seneki nemadan bana nispetleri şerefli mahfuz kaldıkça, yaşadıkları müddetçe, (kız kardeşi) Makbule'ye ayda 1000; (manevi kızları) Afet'e 800, Sabiha Gökçen'e 600, Ülkü'ye 200 lira ve Rukiye ile Nebile'ye şimdiki 100'er lira verilecektir.

3- Sabiha Gökçen'e bir ev de alınabilecek para verilecektir.

4- Makbule yaşadığı müddetçe Çankaya'da oturduğu ev de emrinde kalacaktır.

5- İsmet İnönü'nün çocuklarına, yüksek tahsillerini ikmal için muhtaç olacakları yardım yapılacaktır.

6- Her sene nemadan mütebaki miktar yarı yarıya Türk Tarih ve Türk Dil Kurumları'na tahsis edilecektir."

CUMHURBAŞKANI ADAYI

İsmet İnönü'nün vefat edeceğini ve çocuklarının ortada kalacağını düşünen Atatürk mirasından Ömer, Erdal ve Özden'e pay vermesine rağmen "siyasi mirası"ndan İsmet İnönü'ye bir şey bırakmadı!

İnönü'nün yaşamayacağından mı, kızgınlığın hálá sürmesinden mi bilinmez, kendisinden sonra Cumhurbaşkanlığı koltuğuna Fevzi Çakmak'ın oturmasını arzulamıştı.

İddianın sahibi Özel Kalem Müdürü Hasan Rıza Soyak'tı.

Atatürk kendi el yazısıyla yazdığı vasiyetini zarfa koyup kapatmış ve başucundaki komodinin çekmecesine yerleştirmişti.

Herkes odadan çıktıktan sonra Atatürk, Özel Kalem Müdürü Soyak ile 15-20 dakika sohbet etmişti. İşte bu sohbet sırasında Atatürk, kendinden sonra Cumhurbaşkanlığına Fevzi Çakmak'ın getirilmesinin doğru olacağını söylemişti:

"Elbette bunda söz ve intihap (seçme) hakkı sadece milletin ve onun mümessili olan Türkiye Büyük Millet Meclisi'nindir; yalnız ben bu meseledeki mütalaamı ifade edeceğim. Evvela akla İsmet Paşa gelir; memlekete pek büyük hizmetler ifa etmiştir. Fakat nedense umumun sempatisini kazanamadığı görülüyor; bu yüzden pek de cazip olmasa gerek. Bir de Mareşal Fevzi Çakmak var. O, hem memlekete büyük hizmetler etmiş hem de herkesle iyi geçinmiş, salahiyet sahiplerinin mütalaalarına daima kıymet vermiştir; kimse ile münazaa (tartışma) halinde değildir. Bu itibarla bence Devlet Başkanlığı için en münasip arkadaş odur." ("Atatürk'ten Hatıralar" s. 717)
talimatını verdi. Sonra yatağından doğruldu. Önüne ayaklı yemek tablasını aldı. Vasiyeti üzerindeki değişiklikleri eline aldığı kalemle yaparak notere yazdırmaya başladı.

Tanrı fındığı verir ama kırmaz /Rahmi TURAN.12 Kasım 2007

KİMSE kendini aldatmasın...Fakir ve eğitimsiz toplumlarda demokrasi gelişmez.

Biz, ulus olarak kendimize yetmiyoruz. Az üretiyor, borçla yaşıyor, yabancılara çalışıyoruz.

"Yüzde 46.7 oy aldık" diye övünen yönetim, bugün, elde avuçta ne varsa satarak günü kurtarıyor. Yabancı devletlere karşı boynu eğik!

Bütün doğal kaynaklar, denizler, ırmaklar, göller, fabrikalar, şirketler satılıyor, gelen para, sanki havadan gelmiş gibi mirasyedi zihniyetiyle harcanıyor.

Bugünü kurtardık diyelim, peki yarın ne olacak?

Babadan, dededen kalan mallar bittikten sonra, kendi ülkemizde yabancılara ırgat olarak çalışacağız. Gidiş o gidiş!

* * *

İngiliz gazeteci Beatrice Vanni, yaz tatilini Türkiye’de geçirmiş... Ülkesine döndükten sonra yazdıkları hayli ilginç... Diyor ki:

"İngilizlerin istilası sonucu Kalkan’da aşçı, hizmetli, emlakçı dışında hiçbir Türk kalmadı. Türkler, tepelerin gerisine çekilerek güzel sahilleri İngiliz ve Almanlara terk etti. Kalkan artık Türklerin değil sanki..."

Bir İngiliz gazeteci bile, yabancıların Türkiye’yi istilasını üzülerek, hüzünlü bir dille anlatıyor. Gerçekten acı verici bir durum bu... Yalnız Kalkan değil, bugün birçok bölgemiz bu durumda...

Ben, yabancılara emlak satılmasına karşı değilim. Üstelik destekleyen yazılar da yazdım... Elbette ki, karşılıklı olmak şartıyla, belli kurallar dahilinde satış yapılabilir. Ancak; bu satışların mutlaka ölçülü olması, gayrimenkullerin semt pazarında elma-armut satılır gibi satılmaması gerekir. Özellikle arazi satışlarındaki ölçüsüzlük, ileride başımıza ciddi sorunlar çıkaracağa benziyor. Şu atasözünü unutmamak gerekir:

"Bugün yenilen hurmalar, yarın çıkarken, bir yerleri tırmalar!"

* * *

Fransız Profesör Maurice Duverger, Türkçe’ye de çevrilen ünlü "Sosyal Bilimlere Giriş" kitabında şöyle yazmıştır:

"Halkının dörtte üçü, hatta daha çoğu okumasız yazmasız, bilgisiz ve halkının büyük kısmının yarı aç, yarı tok yaşadığı ülkelerde klasik demokrasi işleyemez. Kamu özgürlükleri bu koşullarda uygulanamaz, seçimler anlamını yitirir!"

Fransız Profesör’ün uzun yıllar önce yazdığı bu kitapta, sanki Türkiye’nin bugünkü hali anlatılıyor gibi... Yoksul ve eğitimsiz ülkelerde demokrasi işleyemez! Adına demokrasi dense de, bu gerçek demokrasi değildir!

* * *

Dünyadaki 55 İslam ülkesi içinde, demokrasiyi kör-topal yürütmeye çalışan tek ülkeyiz.

Bugün kötü uygulansa da, yakaladığımız demokrasi ipini bırakmamalıyız. Çünkü bizi kuyudan o çıkaracaktır.

Kurtuluşumuz, halk tarafından gerçekleştirilecek gerçek bir demokrasiyle olacak ama o düzeye gelmemiz herhalde daha uzun yıllar alacak ve biz bu fırtınalı ortamda sallanıp duracağız.

Tanrı fındığı verir ama kırmaz! Doğa bize tüm güzellikleri ve zenginlikleri vermiş... Bu topraklar bize ecdadımızdan miras kaldı ama korumasını, kullanmasını beceremiyoruz.

Peki, ne olacak böyle?

"Dün" öldü, "bugün" can veriyor, "yarın" ise henüz doğmadı. Biz geriye değil, yarınlara bakalım artık...

Para - borsaile ilgili herşey

sitene html kodları

HTML KODLARI SEÇ BEĞEN

arama motoruna ücretsiz kayıt

URL Submitter - URL Kay�t
Google AllTheWeb BuildTurkey
InfoTiger Rediff ScrubTheWeb
EntireWeb ExactSeek Splatsearch
WhatUseek TrueSearch GigaBlast
-------------------------------------------------------------

ARAMA MOTORLARINA DİREK KAYIT

URL KAYDET. 1. http://search.yahoo.com/info/submit.html Yahoo! Search 2. http://search.msn.com/docs/submit.aspx?FORM=WSDD2 MSN 3. http://www.google.com/intl/en/addurl.html Google 4. http://www.about.com/gi/pages/homehc.htm#c4 About 5. http://www.dmoz.org/add.html Open Directory 6. http://www.accoona.com/submit.html Accoona 7. http://www.exactseek.com/add.html ExactSeek 8. http://www.scrubtheweb.com/addurl.html ScrubTheWeb 9. http://www.snap.com/about/site.php?last_link_type=about Snap 10. http://www.searchsight.com/submit.htm SearchSight 11. http://www.searchit.com/addurl.htm SearchIt 12. http://www.buzzle.com/suggest_basic2.asp Buzzle 13. http://www.entireweb.com/free_submission/ EntireWeb 14. http://www.whatuseek.com/addurl-secondary.shtml What U Seek 15. http://www.ezilon.com/ezilon_url_submission.htm Ezilon 16. http://www.gimpsy.com/gimpsy/searche...check_free.php Gimpsy 17. http://www.dirone.com/add_link_m.php dirOne 18. http://www.websquash.com/cgi-bin/sea...l?Mode=AnonAdd WebSquash 19. http://www.abilogic.com/how-to-suggest-a-site.php AbiLogic 20. http://addurl.amfibi.com/ Amfibi 21. http://www.01webdirectory.com/submit.htm 01WebDirectory 22. http://www.netinsert.com/en/insert.html NetInsert 23. http://www.mavicanet.com/ MavicaNET 24. http://www.searchhippo.com/addlink.php SearchHippo 25. http://www.worldsiteindex.com/ World Site Index 26. http://www.dailyorbit.com/add.htm DailyOrbit 27. http://www.nationaldirectory.com/addurl/ NationalDirectory 28. http://www.tygo.com/websites/FreeSubmitURL.aspx TYGO 29. http://www.mixcat.com/addurl.php MixCat 30. http://www.aeiwi.com/submit.html Aeiwi 31. http://www.illumirate.com/add_your_site_exp.cfm IllumiRate 32. http://www.infotiger.com/addurl.html Info Tiger 33. http://www.towersearch.com/addurl.php TowerSearch 34. http://www.splatsearch.com/submit.html SplatSearch 35. http://www.subjex.net/submit_url.html Subjex 36. http://www.qango.com/dir/addurl.html Qango 37. http://www.zeezo.com/Listings/New.aspx Zeezo 38. http://www.canlinks.net/addalink/ CanLinks 39. http://www.webbieworld.com/signup.asp WebbieWorld 40. http://www.searchking.com/add_new.htm SearchKing 41. http://www.amray.com/cgi/amray/addurl.cgi AMRAY 42. http://www.go4.it/listing.asp Go4.it 43. http://www.cipinet.com/addurl.html Cipinet 44. http://www.hedir.com/submit-help.html Hedir 45. http://www.walhello.com/addlinkgl.html Walhello 46. http://www.linketeria.com/submitsite.htm Linketeria 47. http://www.claymont.com/login/login.asp?img=y Claymont 48. http://www.jdgo.com/add.html JDGO 49. http://www.spheri.com/tc143as.php?sid=0 Sphericom 50. http://www.kaspie.com/web.html Kaspie