Bu Blogda Ara

22 Eylül 2010 Çarşamba

Laikliğin amacı .. özdemir ince

Laikliğin amacı

19 AĞUSTOS 2010 tarihli Akşam Gazetesi’nden öğrendim, Demokrat Yargı Derneği Eşbaşkanı Osman Can “Darbe Yargısının Sonu, Karargâh Yargısından Halkın Yargısı”na (Timaş Yayınları) adlı bir kitap yayınlamış. Osman Can, kitapta “CHP, ordu, üniversite ve yargının darbe koalisyonu yaptığı”nı öne sürüyormuş.

Ercan Sarıkaya’nın haberinde belirttiğine göre, yazar kitapta “Hastane iyileştirmeli, bıçak kesmeli, yargı adalet dağıtmalıdır. Laiklik ise ayrı bir trajedi. Bu noktada şu soru haklılık kazanmıyor mu? Peki laiklik ne işe yarar? Laikliğin amacı özgürlük değilse değeri var mıdır? Kuşkusuz yoktur” diye söyleniyormuş.

LAİKLİK SINIRSIZ ÖZGÜRLÜK DEĞİLDİR

Benim için sadece bu cümle yeter. “Laiklik” benim için turnusoldur. Osman Can’ın bu cümlesi, laiklik konusunda, laiklik felsefesi konusunda ciddi kitaplar okumadığını gösteriyor. İlk öğrenmesi gereken doğru şu: Laiklik sınırsız özgürlük değildir. Aksine sınırlar, “inanç özgürlüğü” denen kavramın sınırlarını çizer!

İkincisi: Laiklik, din ve inanç özgürlüğünün güvencesi değildir, tam tersine din ve inanç özgürlüğünü sınırlar.

Böyle iddialı bir hukukçu yazarın okuması gereken dört kitap var. Yazarı Henri Pena-Ruiz. Bunları okumadan olmaz:

1. “Dieu et Marianne, Philosophie de la la’cité” (PUF Yayınevi, 1999)

2. “Qu’est-ce que la la’cité?” (Editions Gallimard, 2003)
“Laiklik Nedir?” (Gendaş Kültür)

3. “La La’cité” (Flammarion, 1998)

4. “La La’cité pour l’égalité” (Mille et une nuits, 2001)

Laikliğin özgürlük olduğunu sananlar genellikle onu ABD sekülarizmi ile karıştırırlar. Oysa sekülarizmin laiklik ile uzaktan ve yakından ilgisi, ilişkisi yoktur.

Ayrıca laiklik, din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasından da çok daha başka bir şeydir.

Laiklik elbette bütün dinlere eşit mesafede durur, dinlerin birbirleri üzerine, bireyler ve toplumlar üzerinde baskı kurmasına engel olur.

Laik bir ülkede, “Yüzde 99’u Müslüman olan bir ülkede” türünden cümleler kurulamaz.

KAFALARINA GÖRE TANIMLAMAK İSTİYORLAR

Henri Pena-Ruiz “Tanrı ve Marianne”da (Dieu et Marianne) şöyle yazıyor: “Fransa’da laiklik Protestan ve Yahudi müminler için gerçek bir kurtuluş oldu” (“En France, la la’cité fut une véritable libération pour les Protestants et les Juifs croyants”).

Laiklik Fransa’da Katoliklik’i sınırlandırarak Protestan ve Yahudi müminleri özgürlüklerine kavuşturmuş, onları Katoliklik’in baskısından kurtarmıştır. Bunu Katoliklik’i sınırlandırarak başarmıştır. Laiklik özgürlük değildir! Laiklik kurtarıcıdır, özgürleştiricidir.

Laiklikte Yüzde 99=Yüzde 1’dir. Laiklik aynı zamanda eşitlik ve özgürlüğün, barış ve dirlik düzenliğin temellerini oluşturur. Ülkemizin İslamcıları eşitlik, özgürlük, barış ve anlaşmaya inanmadıkları, böyle bir düzene karşı oldukları için laikliği kendi kafalarına göre yeniden tanımlamak istemektedirler. Hukukçu yazar da öyle!


19 AĞUSTOS 2010 tarihli Akşam Gazetesi’nden öğrendim, Demokrat Yargı Derneği Eşbaşkanı Osman Can “Darbe Yargısının Sonu, Karargâh Yargısından Halkın Yargısı”na (Timaş Yayınları) adlı bir kitap yayınlamış. Osman Can, kitapta “CHP, ordu, üniversite ve yargının darbe koalisyonu yaptığı”nı öne sürüyormuş.

Ercan Sarıkaya’nın haberinde belirttiğine göre, yazar kitapta “Hastane iyileştirmeli, bıçak kesmeli, yargı adalet dağıtmalıdır. Laiklik ise ayrı bir trajedi. Bu noktada şu soru haklılık kazanmıyor mu? Peki laiklik ne işe yarar? Laikliğin amacı özgürlük değilse değeri var mıdır? Kuşkusuz yoktur” diye söyleniyormuş.

LAİKLİK SINIRSIZ ÖZGÜRLÜK DEĞİLDİR

Benim için sadece bu cümle yeter. “Laiklik” benim için turnusoldur. Osman Can’ın bu cümlesi, laiklik konusunda, laiklik felsefesi konusunda ciddi kitaplar okumadığını gösteriyor. İlk öğrenmesi gereken doğru şu: Laiklik sınırsız özgürlük değildir. Aksine sınırlar, “inanç özgürlüğü” denen kavramın sınırlarını çizer!

İkincisi: Laiklik, din ve inanç özgürlüğünün güvencesi değildir, tam tersine din ve inanç özgürlüğünü sınırlar.

Böyle iddialı bir hukukçu yazarın okuması gereken dört kitap var. Yazarı Henri Pena-Ruiz. Bunları okumadan olmaz:

1. “Dieu et Marianne, Philosophie de la la’cité” (PUF Yayınevi, 1999)

2. “Qu’est-ce que la la’cité?” (Editions Gallimard, 2003)
“Laiklik Nedir?” (Gendaş Kültür)

3. “La La’cité” (Flammarion, 1998)

4. “La La’cité pour l’égalité” (Mille et une nuits, 2001)

Laikliğin özgürlük olduğunu sananlar genellikle onu ABD sekülarizmi ile karıştırırlar. Oysa sekülarizmin laiklik ile uzaktan ve yakından ilgisi, ilişkisi yoktur.

Ayrıca laiklik, din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasından da çok daha başka bir şeydir.

Laiklik elbette bütün dinlere eşit mesafede durur, dinlerin birbirleri üzerine, bireyler ve toplumlar üzerinde baskı kurmasına engel olur.

Laik bir ülkede, “Yüzde 99’u Müslüman olan bir ülkede” türünden cümleler kurulamaz.

KAFALARINA GÖRE TANIMLAMAK İSTİYORLAR

Henri Pena-Ruiz “Tanrı ve Marianne”da (Dieu et Marianne) şöyle yazıyor: “Fransa’da laiklik Protestan ve Yahudi müminler için gerçek bir kurtuluş oldu” (“En France, la la’cité fut une véritable libération pour les Protestants et les Juifs croyants”).

Laiklik Fransa’da Katoliklik’i sınırlandırarak Protestan ve Yahudi müminleri özgürlüklerine kavuşturmuş, onları Katoliklik’in baskısından kurtarmıştır. Bunu Katoliklik’i sınırlandırarak başarmıştır. Laiklik özgürlük değildir! Laiklik kurtarıcıdır, özgürleştiricidir.

Laiklikte Yüzde 99=Yüzde 1’dir. Laiklik aynı zamanda eşitlik ve özgürlüğün, barış ve dirlik düzenliğin temellerini oluşturur. Ülkemizin İslamcıları eşitlik, özgürlük, barış ve anlaşmaya inanmadıkları, böyle bir düzene karşı oldukları için laikliği kendi kafalarına göre yeniden tanımlamak istemektedirler. Hukukçu yazar da öyle!

Kimdir Menderes (2) tufan türenc

Kimdir Menderes (2)



1950-1960 arası Türkiye’yi on yıl süreyle yöneten Başbakan Adnan Menderes’i bugünkü nesillerin tanıması için anlatmaya devam edelim.

Çok çapkın bir insandı. İktidara geldiği ilk yıl bir kokteylde o dönemin en ünlü ve güzel opera sanatçısı Soprano Ayhan Aydan’a rastladı ve anında âşık oldu.
Derhal yanına giderek ondan çok etkilendiğini söyledi ve ünlü sopranoyu kolundan tuttuğu gibi terasa çıkararak ona ilan-ı aşk etti.

Ayhan Hanım evliydi. Adnan Menderes bunu hiç önemsemedi ve onu kocasından boşattı. O sırada Adnan Bey 50, Aydan ise 25 yaşındaydı.

Genç operacı da kısa sürede bu karizmatik adamın etkisine girdi ve ona âşık oldu. 

Yassıada Mahkemesi’nde tanık olarak çağrılan Aydan, Menderes’e âşık olduğunu, kendi isteğiyle ondan hamile kaldığını ancak çocuğunun ölü doğduğunu anlattı.

“Yaşadıklarımdan pişman değilim, çünkü onu hâlâ seviyorum” dedi.

Menderes’in aynı dönemde İstanbul’da da bir sevgilisi vardı. Roman yazarı Suzan Sözen. O da çok güzel bir kadındı ve İstanbul Emniyet Müdürü ile evliydi.
Başbakan İstanbul’a geldiği zaman mutlaka Sözen’in Nişantaşı’ndaki evine gider, çoğu kez orada kalırdı.

* * *

Menderes aklına koyduğunu yapan bir insandı. Milliyetçiydi. Kıbrıs’ta Rum yeraltı örgütü EOKA’ya karşı Türk yeraltı örgütü Türk Mukavemet Teşkilatı’nı kurdurdu ve adaya gizlice silah gönderdi.

Kıbrıs olaylarında Rumlarla çarpışan “Mücahitler” Türk Mukavemet Teşkilatı’nın yetiştirdiği milislerdi.

Menderes dönemin ünlü politikacısı Millet Partisi Lideri Osman Bölükbaşı’na oy veren memleketi Kırşehir’i haritadan silmeye karar verdi ve orayı ilçe yaptı.

Bir ili ilçe yapacak kadar kızmasının nedeni şuydu: O dönemde geçerli olan seçim sistemine göre bir ilde en çok oyu alan parti o ildeki bütün milletvekillerini çıkarmış sayılıyordu.

Menderes’in bütün baskılarına karşın Kırşehir, hemşerisi Osman Bölükbaşı’dan vazgeçmiyor, oylarını onun partisine veriyordu.

* * *

Menderes muhalefeti tümüyle silmek amacıyla Vatan Cephesi’ni kurdu. Radyolarda her gün saatlerce Vatan Cephesi’ne katılanların isimleri okunurdu. Üye olmayanların, hatta ölülerin bile isimleri okunurdu.

Suç icat edilerek politikacılar, gazeteciler, yazarlar sürekli hapse atılırdı.

Hemen her gün gazetelerin bazı bölümleri beyaz çıkardı. Son dakikada yasaklanan haber ve yazıların yerine başka haber ve yazı konamayacağı için o bölümler sayfalardan kazınırdı.      

Türkiye’nin dünyadaki imajını berbat eden 6-7 Eylül olaylarında Menderes hükümetinin çok büyük ihmali vardı.

Geç alınan önlemler nedeniyle olaylar çok büyüdü ve İstanbul’daki Rumların malları mülkleri yakılıp yıkılarak yağma edildi. Türkiye bunun faturasını çok ağır ödedi.

Menderes despotizminin belki de bardağı taşıran son damlası Tahkikat Komisyonu çılgınlığı oldu.

Başbakan o kadar kontrolden çıkmıştı ki Meclis’te iktidar milletvekillerinin üye olduğu, yargının bütün yetkilerine sahip bir mahkeme kurdurdu.

Demokrasilerde ve hukuk devletinde kabul edilemeyecek olan bu olay tam bir diktatörlüktü.

Tahkikat Komisyonu bir mahkeme gibi yargılama yapıyor ve mahkûmiyet kararı veriyordu.

Menderes’in hazırlattığı yasaya göre Tahkikat Komisyonu’nun kararlarına itiraz da edilemiyordu. Kararlar kesindi.

İşte Menderes’in demokrasisi böyleydi.

O bir konuşmasında muhalefete “Allah bana idam sehpası kurmayı inşallah nasip etmez” diye tehdit savuracak kadar da çıldırmıştı.

Ne acıdır ki bu çılgınlık onun felaketi oldu.     

20 Eylül 2010 Pazartesi

Mazideki matbuat-Melih Aşık Açık Pencere

Mazideki matbuat

00:00 | 19 Eylül 2010
İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Yayınları, tarihçi Orhan Koloğlu’nun enfes bir derlemesini yayımladı: “Osmanlı Dönemi Basınının İçeriği”... Bu ülkede gazetecilik hep meşakkatli bir meslek oldu... Güçlüden yana olanlar yattıkları yerde beslenirken halktan ve doğrudan yana olanlar hep baskı ve tehlike altında yaşadı. Mesela... 1908 yılında Kalem dergisi Alman İmparatoru 2. Wilhelm ile ilgili bir yazı yayımlıyor: “... Faydamıza tarafsız, zararımıza nasihatçı, kudretimize düşman, zaafımıza dost malımıza haris mülkümüze varis olan Almanya’nın gezginci imparatoru, ticari meselelerde adi bir komisyoncu, ziyaretlerde mahir bir aktör olur. Milli çıkarlarını sağlamakta Osmanlı uyruklu kesilir. Bin türlü tuhaflıklar, komediliklerle bizi gıdıklaya gıdıklaya güldürür, yaltaklanır, alacağını alır gider. Memleketine döndüğü zaman bütün ailesini toplayıp gururlu bir lisan ile ‘Size Türkiye’den hediyeler getirdim’ der. Kimine şimendüfer, kimine rıhtım, kimine maden, kimine imtiyazlar dağıtır. Biz biçareler can çekişirken, zarar nöbetiyle inlerken, o bizim hesabımıza akan suyuyla, bir alaycı kürsüsüne benzeyen çeşmesinden susamış dudaklarımıza serptiği pis bulaşık zehir damlalarına karşı bizden bir şükran hissi bekler...” (Burada sözü edilen, İmparator 2. Wilhelhm’in Almanya’da yaptırdığı, Sultanahmet’e kondurduğu çeşmesidir.) Özellikle Salah Cimcoz imzalı makaleler ve karikatürler üzerine Zaptiye Nazırı Sami Paşa Kalem dergisine damlar... Sorumluları emniyete davet eder. Gözdağı verir... Ama yukardaki enfes yazıların sahiplerini yıldıramaz...

Erdoğan bakanlarıyla beraber Adnan Menderes’in mezarını ziyaret etmiş.
Referandumda oy için 80’leri kullanmıştı,
2011 seçimlerinde de 60’ları kullanıp yine 90’dan takmayı umuyor olmalı...
Haldun Ertem


Gülen “Okyanus ötesi” tanımına bozulmuş.
Haklı! Öcalan’a “Gemlik ötesi” diye karartma yapılıyor mu?
Gülhan Elmas       

Erdoğan yüzde 42’lik hayır oyunu parti toplantısında şöyle analiz etmiş:
- Biz müddet sonra “hayır” diyenler de “keşke biz de evet’’ deseydik diyecekler.
Acaba bu iyi bir temenni mi yoksa, yoksa pişman edeceğim yönünde bir tehdit mi?
Engin Balım

Yükselen yeni değerler..a.hakan

Yükselen yeni değerler

-  Kayseri’de fabrika sahibi olup yeni zengin sınıfın içinde yer almak.

-  “Mercedes çok kıro” deyip Volvo’ya binmek.

-  Genç yaşta evlenmek...

-  İçkili mekânlarda içki içmemek...

-  Sırf Başbakan için gazete çıkarmak...

-  AK Parti övgüsüne, daha inandırıcı olsun diye, “Ben AKP’li değilim” diye başlamak.

-  Hem Başbakan Yardımcılığı, hem de muhalefet sözcülüğü görevinin Bülent Arınç’ta toplanması...

- Kenan Evren’i evlerinde ağırlayanların bile işi “Ben 12 Eylül’de çok zulüm gördüm” demeye vardırması...
Latif DEMİRCİ




Kimdir Menderes./tufan turenc

Kimdir Menderes



BAŞBAKAN Erdoğan birdenbire Adnan Menderes hayranı kesiliverdi, ilk kez ölüm yıldönümü anma törenine katıldı. Büyük bir duygusallık içinde şiir okudu.

Başbakan’ın bu vefası kuşkusuz güzeldi ama güzel olmayan rahmetli Menderes’i iç politikada figürü olarak kullanmasıydı. Neyse...
Başbakan’ın büyük saygı ile söz ettiği Menderes’i tanımayan genç nesillere anlatmaya çalışalım.

Menderes büyük toprakların sahibi bir ailenin çocuğuydu. Çok küçük yaşta annesi ile babasını yitirdi, onu anneannesi büyüttü.
Ailenin Ege’nin bereketli topraklarında binlerce dönüm arazileri vardı.

Amerikan Koleji’nde okuyan Adnan, 1930’da Fethi Bey’e Atatürk’ün kurdurduğu Serbest Fırka’da politikaya atıldı. Ancak bu partinin ömrü çok kısa oldu. Genç Menderes de CHP’ye girdi ve Aydın İl Başkanı oldu. Bu arada hukuku bitirdi. 

Atatürk’ün isteğiyle Aydın’dan milletvekili seçildi ve Meclis’e girdi.  

Genç, bilgili, zeki, güzel konuşan, çok şık giyinen Menderes kısa zamanda sivrilerek politikanın ciddi aktörlerden biri haline geldi.

1945’te CHP’nin topraksız köylüleri toprak sahibi yapmak amacıyla getirdiği Toprak Kanunu Tasarısı’na karşı çıktı.

Bunun üzerine iki arkadaşıyla birlikte CHP’den ihraç edildi.

Eski başbakanlardan Celal Bayar da CHP’den istifa ederek bu gruba katıldı. Bu dört kişi Demokrat Parti’yi kurdu.

Demokrat Parti kısa zamanda halkın büyük ilgisini çekti ve 1950 seçimlerinde 27 yıllık tek parti iktidarı olan CHP’yi yenerek iktidara geldi. Bayar Cumhurbaşkanı, Menderes de Başbakan oldu. Menderes koltuğuna oturur oturmaz büyük kalkınma hamlesi başlattı. Amerikan yardımları ve alınan dış kredilerle fabrikaların temelleri atıldı, yol, baraj, liman inşaatları başlatıldı, tarım makineleştirildi. Köylü traktörle tanıştı. 

Türkiye bir anda şantiyeye döndü. Halk bu dinamizmin getirdiği refahtan çok mutluydu. 1954 seçimlerinde DP daha fazla milletvekilliği kazandı.  

* * *

Ancak plansız programsız bir şekilde yürütülen bu kalkınma hamlesi sonunda ülke döviz sıkıntısına girdi ve borçlarını ödeyemez hale geldi.
İthalat hemen hemen durdu. Bu da yokluklara neden oldu. Kahve yoktu. Halk nohudu kavurup öğüterek kahve niyetine içiyordu. Şeker karneye başlanmıştı.

Halkın sevgisi ve desteği günbegün azalmaya başladı. Muhalefet arttı, gazetelerdeki eleştiriler şiddetlendi.

Menderes bunu önlemek için baskıcı yollara başvurdu. Gazetelere yoğun bir sansür uygulanıyor, özellikle köşe yazarları hapislere atılıyordu.

Başbakan’a bazı akil adamların nasihatleri etkili olmuyordu. O dönemlerde ülkenin tek iletişim organı olan radyo tamamen hükümetin sesi haline gelmişti.

Muhalefetin söyledikleri verilmiyor, tersine onlara Başbakan’ın yanıtları dakikalarca yayınlanıyordu.

CHP Genel Başkanı İsmet İnönü yurt gezilerinde bindirilmiş kıtalar tarafından saldırıya uğruyor, bunun için önlem alınmıyordu.

Bu huzursuzluklar üniversitelerde yoğun tepkilere neden oldu. Ankara ve İstanbul’a on binlerce öğrenci sokaklara dökülerek gösteriler yapmaya başladılar.

Polisle öğrenciler arasında çatışmalar oluyordu.

Bu hava orduda da rahatsızlık yaratıyordu. Sonunda olan oldu ve daha ağırlıklı olarak genç subaylar 27 Mayıs’ta Menderes hükümetini devirdiler.

Türkiye ilk kez darbeyle tanıştı.

Bayar, Menderes, bakanlar ve DP milletvekilleri tutuklanarak Yassıada’ya kapatıldılar ve orada kurulan mahkemede yargılandılar.
Çok sayıda idam ve hapis cezası çıktı. İdamların üçü dışındakiler kaldırıldı.

Başbakan Adnan Menderes, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan idam edildi.

Oysa 27 Mayıs olmasaydı 3 politikacı asılmayacak, DP büyük olasılıkla iktidarı yitirecek, değişim sandıkta gerçekleşecekti.

Sonuç: Politik hataları olan ancak hiçbir yolsuzluğa karışmayan 3 dürüst politikacı ile genç demokrasimiz darbenin kurbanı oldu.

15 Eylül 2010 Çarşamba

Bira’zcık vefa...

Bira’zcık vefa...


Pazar akşamı televizyonlardan aradılar, “sonuç için ne diyorsunuz?” diye... “üçüncü periodu görmek lazım” dedim! Maçtaydım çünkü... (Daha çok referandum yaparız, final bi defa gelir.)


Cumhurbaşkanı’yla Başbakan yuhalandı, Türkiye laiktir laik kalacak sloganları atıldı, goriller kadının birini tekme tokat dövdü, tribün gorillere pet şişe fırlattı, VIP salonunda hır çıktı, bertarafçı badem bıyıklının teki “görürsünüz siz, hepinizi tek tek biliyorum” diye bağırıyordu. Yanımda duran 2.21’lik Sabonis’i gösterip “bak bu İzmir’den geldi” dedim...

Badem sustu.
*

Ve, dün dev adamları kabul etti Başbakan, 28 milyon liralık çek verdi, “gurur abidemiz oldunuz” dedi...
E “abide” deyince, bize de “abide”yi hatırlatmak için vesile oldu tabii.

*

Devlerimizin 4’ü hariç, gerisi Efes Pilsen’den yetişti. Tanjeviç, Efes’i çalıştırmadı hiç... Ama yenildi. 1996’da İtalya’da Stefanel Milano’nun başındaydı. Koraç Kupası’nın finalinde Efes’le karşı karşıya geldi. Bir sayı farkla, işi bitirdik... Böylece, Türk spor tarihinde “Avrupa’da ilk kez kupa kazanan” Türk takımı oldu Efes.

*

İstanbul Bahçelievler Belediye Başkanı, bu görülmemiş gurur nedeniyle “abide” dikmeye karar verdi, heykel hazırlattı. Göğe uzanan iki el, parmak uçlarında yarısı kesilmiş bir basketbol topu figürüydü. Temel atıldı, kaidesinin betonu döküldü, yanına da dikilecek olan heykelin fotoğrafı asıldı. Beton kuruyunca, üstüne oturtulacaktı.

*

Şak... Gece yarısı Büyükşehir’in ekipleri geldi, anacaddeler bize ait diyerek, kaideyi kamyona yükledi, götürdü. Bahçelievler Başkanı telefona sarıldı, Büyükşehir Başkanı’nı aradı, “Niye?” diye sordu, “Bira kadehi yapmışsın” cevabını aldı... “Aman başkan, kadeh olur mu, basketbol topu o” diye ısrar edince, “kadehe benziyor” diye kestirip attı.

*

“Gurur abidesi”ne “kadeh” diyen Büyükşehir Başkanı, Tayyip Erdoğan’dı.

*

İnsanlar değişir, zararın neresinden dönülürse kârdır gibi görünüyor ama... Bir yandan Efes Pilsen’den yetişen çocuklarımıza “gurur abidemiz” deyip, beri yandan adalet hak hukuk referandumu yaptığımız dönemde, çocuklarımızı kötü alışkanlığa özendiriyor diye, Efes’in basketbol şubesini “kanun zoru”yla kapatmaya çalışmak ne oluyor?

*

Bira’z ayıp olmuyor mu?

DEPODAKİ SANDIKLARDAN "HAYIR" ÇIKTI

DEPODAKİ SANDIKLARDAN "HAYIR" ÇIKTI

Oy ver


Ordu'da 12 Eylül günü yapılan halk oylamasında kullanılan sandıklar saklanmak üzere belediyeye ait Park ve Bahçeler Müdürlüğü Üretim Seraları ve Atölyeleri'ne ait depoya götüren işçiler, 1118 nolu sandıktan kullanılmış oyların dökülmesi üzerine şaşırdı. İşçiler, mühürlenmiş 224 oy pusulasını sandıkla birlikte polise teslim etti. Polis tutunakla sandığı Merkez İlçe Kurulu'na götürüp teslim etti. İl Seçim Kurulu Başkanı Erol Oğluoğlu, araştırma başlattıklarını ve kısa sürede yazılı açıklama yapacaklarını söyledi. 1118 numaralı seçim sandığında oy pusulalarını bulan Ordu Belediyesi Temizlik İşçisi Azmi Bakan, "Seçim sandıklarını toplarken ve depoya koyarken ağzı açılan bir sandıkta oylar olduğunu gördük ve belediyeden yetkili kişilere haber verdik. Bunlar mühürlü ve kullanılmış oylardı" dedi. 300 seçmenin kayıtlı olduğu 1118 nolu sandıktan 222 oydan 39'unun 'evet', 183'ünün 'hayır' olduğu belirtildi. (Erol KÜÇÜKOĞLU /DHA
--------

Hürriyet Video'larını izlemek için Flash 7 veya daha yüksek eklenti yüklenmeniz gerekmektedir. Yüklemek için tıklayınız!!!

13 Eylül 2010 Pazartesi

REFERANDUMDAN SONRA REKOR KIRDI


Hürriyet Video'larını izlemek için Flash 7 veya daha yüksek eklenti yüklenmeniz gerekmektedir. Yüklemek için tıklayınız!!!

4 Eylül 2010 Cumartesi

mujdat gezen levent kırca akp video

Fevzi / yılmaz özdil

 


Fevzi
Fevzi Budak.

Erzurum Milli Eğitim Müdürü...

AKP iktidar oldu, 2003’te görevden alındı, mahkemeye başvurdu, haklı bulundu, Erzurum’a geri döndü. (Bir)

*
Beş gün sonra...
Görevden alındı, Şırnak’a gönderildi, mahkemeye başvurdu, haklı bulundu, Erzurum’a geri döndü. (İki)
*
Bir gün sonra...
Görevden alındı, Ankara’ya gönderildi, mahkemeye başvurdu, haklı bulundu, Erzurum’a geri döndü. (Üç)
*
Bir gün sonra...
Görevden alındı, Muş’a gönderildi, mahkemeye başvurdu, haklı bulundu, Erzurum’a geri döndü. (Dört)
*
Beş gün sonra...
Görevden alındı, Ankara’ya gönderildi, mahkemeye başvurdu, haklı bulundu, Erzurum’a geri döndü. (Beş)
*
Bir ay sonra...
Görevden alındı, Kütahya’ya gönderildi, mahkemeye başvurdu, haklı bulundu, Erzurum’a geri döndü. (Altı)
*
Bir ay sonra...
Görevden alındı, Çanakkale’ye gönderildi, mahkemeye başvurdu, Erzurum’a geri döndü. (Yedi)
*
Üç ay sonra...
Görevden alındı, İstanbul’a gönderildi, mahkemeye başvurdu, haklı bulundu, Erzurum’a geri gönderildi. (Sekiz)
*
(Başbakanımızın askerlik arkadaşı olan AKP milletvekili adayı, üç defa, Fevzi Budak’ın yerine Erzurum Milli Eğitim Müdürü yapıldı... Gözünü budak’tan sakınmayan Fevzi, üç defa mahkemeye başvurdu, başbakanımızın askerlik arkadaşını üç defa görevden aldırdı!)
*
(Fevzi Budak, Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı Necat Birinci’yi şikayet etti. Yargıtay, Necat Birinci’yi görevini kötüye kullanmaktan beş ay hapis cezasına çarptırdı, para cezasına çevrilerek, ertelendi. Necat Birinci, AKP’den
İstanbul Milletvekili yapıldı.)
*
(Fevzi Budak, Milli Eğitim eski Bakanı Hüseyin Çelik’i altı defa manevi tazminata mahkûm ettirdi. Kazandığı tazminat miktarı, faizleriyle birlikte 100 bin lirayı buldu.)
*
Üç ay sonra...
Görevden alındı, Ankara’ya gönderildi, mahkemeye başvurdu, haklı bulundu, Erzurum’a geri döndü. (Dokuz)
*
Beş ay sonra...
Görevden alındı, İstanbul’a gönderildi, mahkemeye başvurdu, haklı bulundu, Erzurum’a geri döndü. (On)
*
(Milli Eğitim Bakanlığı Personel Genel Müdürü, kendisini camiada küçük düşürdüğü iddiasıyla Fevzi Budak hakkında soruşturma açtı. Ancak, mevzuata göre, sicil raporunun altı ay birlikte çalıştığı amiri tarafından hazırlanması gerekiyor... Fevzi Budak altı ay bir yerde kalamadığı için, rapor hazırlanamadı! Meslekten atılamadı!)
*
Üç ay sonra...
Görevden alındı, Ankara’ya gönderildi, mahkemeye başvurdu, gene haklı bulundu, gene Erzurum’a geri döndü. (On bir)
*
Dün...
Fevzi Budak tutuklandı!
*
Erzincan Başsavcısı’nı içeri tıkan Erzurum Savcısı tarafından ifadesi alındıktan sonra, dolandırıcılık ve yolsuzluk yaptığı gerekçesiyle hapse gönderildi.
(Aha bu da on iki) 

yılmaz özdil
-------

Muhtemel takvim

melih asık/04 Eylül 2010
Anayasa Mahkemesi eski Genel Sekreteri Bülent Serim, referandumda “evet” çıkması halinde, Başbakan Erdoğan’ın muhtemel takvimini şu şekilde özetliyor:
- Anayasa değişikliklerinin yürürlüğe girmesiyle yaratılacak yandaş yargı aracılığıyla, son kalan birkaç yazılı ve görsel medya dahil karşıt görüşlüler tümüyle susturulacak ve yol üzerindeki engeller temizlenecektir.
- Ele geçirilen Anayasa Mahkemesi sayesinde, kapatma nedeni olmayacağı için, laiklik karşıtı eylemler artarak sürecek ve seçmen tabanınca istenip de yapılamayan düzenlemeler gerçekleştirilecektir.
- 2011 seçimlerine bu ortamda girilecek; oy satın alma yöntemleri ve bilgisayarlı seçim yöntemi oyunları da kullanılarak seçimler kazanılacaktır.
- AKP yeniden tek başına iktidar; Sayın Erdoğan yeniden Başbakan olacaktır.
- Anayasa’da köklü değişiklikler yapılıp,
* Başkanlık sistemine geçilecek,
* İlk dört madde değiştirilerek, laik Cumhuriyet İslami yapıya kavuşturulacak,
* Federasyona geçiş için gerekli düzenlemeler yapılacak,
* Bugüne kadar örtülü olarak ABD’nin kullandığı ulusal egemenlik, bunun yanında AB’ye devredilecektir.
- Sayın Erdoğan, 2014’te, Cumhurbaşkanı’nın 7 yıllık süresinin bitmesiyle birlikte “Başkan” seçilecek ve (5+5) 10 yıl Devleti tek başına yönetecektir.
Kuşkusuz bu takvimin işlemesi, bu referandumda yapılan değişikliklerin kabul edilmesine bağlıdır. Bu takvim gerçekleşirse, Devlet “tek parti devleti”ne, rejim “İslami Cumhuriyet”e, yönetim “seçilmiş krallığa” dönüşecektir.

3 Eylül 2010 Cuma

evet / hayır..

e. akyol


K’oyun / yılmaz özdil...02/09/2010

K’oyunBelediye seçimleri öncesinde “bunlar iki koyun bile güdemez” diyen Başbakanımız, referandum vesilesiyle koyunlara zam yaptı, “bunlar 10 koyun bile güdemez” dedi.

*
(Başbakanımıza Afyon mitinginde “kepenek” hediye edilmesi ve Afyon Belediye Başkanı’nın adıyla sanıyla Burhanettin Çoban olması, tesadüftür, konumuza dahil değildir.)
*
Bakın, hazır laf “koyun”a gelmişken, size bi “koyun” hikayesi anlatayım...
Bu hafta yaşandı.
*
İngiltere Güzellik Kraliçesi seçilecekti...
Önce, şehir şehir, Liverpool’un Londra’nın Manchester’ın filan en güzel kızları seçildi, böylece, yarı finale katılacak 60 aday belirlendi. Sonra, ahali cep telefonundan mesaj attı, en çok mesaj alan 20 aday finale kaldı.
*
20 aday arasında en çok oyu, Cumbria şehrinin güzeli Kirstie aldı. Öbür kızlara 50’şer 100’er mesaj gelirken, Kirstie’ye 12 bin küsur mesaj geldi. Çok ciddi fark atmıştı... Ve, Kirstie, İngiltere’de 500 mağazası bulunan Edinburgh Yün Fabrikası’nın sahibi Philip Day’in kızıydı.
*
İşte bomba o anda patladı...
*
Koyun sırtından servet kazanan ve sterlin milyarderi olan yün patronu, mağazalarında çalışan yüzlerce personeline internet üzerinden mesaj göndermiş, “kızıma oy atmanızı istiyorum” demişti... Gele gele, 800 oy geldi... Ertesi gün, mağaza çalışanlarına bi internet mesajı daha geldi, bu sefer fabrikanın müdürü göndermişti...
“Patron feci hayal kırıklığına uğruyor, her personel günde en az 10 mesaj gönderecek, Kirstie ya seçilecek, ya seçilecek” dedi!
*
“Bertaraf olursunuz” bi nevi.
*
Personel işten atılma korkusuyla şakır şakır mesaj göndermeye başladı tabii... Ancak, aralarından biri, sahte isim kullanarak, hadiseyi basına sızdırdı...
Rezalet, haşırt diye manşet oldu!
*
Gazeteciler detaya girince, Kirstie’nin aslında Cumbria şehrinin güzeli falan olmadığı; oradan da patron babasının tehditleri sonucu atılan cep mesajlarıyla seçildiği ortaya çıktı... Üstelik, şehir güzeli seçilmek için, sosyal yardım şartı vardı... Ve, öbür adaylar anca 100’er 200’er sterlin toplayabilirken, Kirstie 5 bin sterlini şak diye masaya koymuştu!
Satın almıştı alenen.
*
Netice?
*
Tehditle torpille, ittire kaktıra, final podyumuna çıktı Kirstie... Ancak, bu defa cep mesajı yoktu, uzmanlardan oluşan “bitaraf” jüri vardı... Bırak ilk 10’a girmeyi, sondan birinci ilan edildi, “bertaraf” oldu... Nottingham adayı, Allah vergisi güzelliğiyle, Miss England seçildi.
*
Zorla güzellik olmadı yani!
*
Koyun sırtından geçinen patron, ahalinin koyun olmadığını öğrendi.
*
Bakalım, bizim zorla güzellik yarışmasından nasıl bi netice çıkacak...

1 Eylül 2010 Çarşamba

DÖRT YAPRAKLI YONCA /FAZIL HUSNU DAGLARCA

01/09/2010 paylasımları...Chavez demokrasisi / turkler ucuyoo


Chavez demokrasisi / T.Turenc
ÇAĞIMIZIN astığı astık, kestiği kestik liderlerinden biri Hugo Chavez.

Zengin petrol yataklarına sahip Güney Amerika ülkesi Venezüella’nın devlet başkanı.


Ülkesini demir yumrukla yönetiyor, hukuk mukuk tanımıyor.
1954 yılında dünyaya yoksul bir ailenin çocuğu olarak gelen Chavez, ülkesindeki yoksulluğa isyan ederek, 1992 yılında arkadaşlarıyla birlikte Devlet Başkanı Carlos Perez’e karşı bir darbe girişiminde bulundu.
Başarısız oldu ve cezaevine girdi. Ancak Perez azledilince serbest bırakıldı.
Yoksullar için bu yaptıkları onu halk kahramanı haline getirdi.
1997 yılında Beşinci Cumhuriyet Hareketi adı altında bir parti kurarak siyasete soyundu ve hemen büyük bir kampanya başlattı.
Halk onu bağrına bastı. 1998 yılında yapılan başkanlık seçimlerinde oyların % 56’sını alarak seçimin ilk turunda devlet başkanlığını kazandı.
Halkın kahramanı artık yoksul halkın tek umuduydu.
Başlangıçta Chavez’in antiemperyalist çıkışları, neoliberal politikalara karşı sert eleştirileri, Üçüncü Dünya ülkelerinin haklarını savunması, Amerika’nın hegemonyacı politikalarına kafa tutması bütün dünyada sempatiyle karşılandı.
* * *
İsrail’in Filistin halkına karşı orantısız güç kullanmasına karşı sert eleştirileri Chavez’e İslam âleminde de büyük saygınlık ve sevgi kazandırdı.
Yola demokrat, adil, haksever, yoksulluğa karşı savaş veren bir lider olarak çıkan Chavez, zamanla kendisini kahraman yapan bu özelliklerinden uzaklaştı.
Ülkesindeki muhaliflere karşı giderek daha hoşgörüsüz davranmaya başladı.
Kendisini eleştiren bütün muhalif kanatlara karşı savaş açtı.
Onları susturmak için elindeki her türlü gücü kullanmaktan çekinmiyordu.
Önce muhalif medyanın üzerine çullandı.
Yayınlarından hoşlanmadığı televizyonları ve gazeteleri kapattı.
Muhalif politikacıları içeri tıktı.
Yargıyı kendi kontrolüne almak için savcı ve yargıçlar atadı.
Bütün bu antidemokratik uygulamalarını “Tam olarak katılımcı ve vatandaş önderliğinde bir demokrasi” kurma amacıyla yaptığı söylüyordu.    
Oysa Chavez çoktaaaan diktatör olmuştu.
* * *
Geçtiğimiz günlerde son numarasını da yaptı.
Kadın yargıç Maria Lourdes Afiuni’yi beğenmediği bir karara imza attı diye tutuklattırarak cezaevine kapattı.
47 yaşındaki Afiuni, Chavez’i neden çılgına çevirmişti?
Olay şöyle gelişti.
Eligio Cedeno adlı Chavez’e muhalif bir işadamı 3 yıl önce kaçakçılık suçundan tutuklandı.
3 yıl içerde yargılanmadan yatan işadamının dosyası 12 temmuzda yargıç Afiuni’nin önüne geldi.
Kadın yargıç, dosyada işadamının tutuklu kalmasını gerektirecek hiçbir suç unsuru olamadığını gördü ve büyük bir yüreklilikle tahliye kararı verdi.
Çılgına dönen Chavez, yarım saat içinde kendisine sadık savcı ve hâkimleri harekete geçirerek Afiuni’yi “yetkisini kötüye kullandı” gerekçesiyle tutuklattı.
Afiuni, kendi verdiği kararlarla hapse giren en azılı kadın mahkûmların bulunduğu cezaevine kapatıldı. Mahkûmlar Afiuni’yi yakarak öldürmeye kalktılar.
Kadın yargıç şimdi yaz sonunda başlayacak yargılamayı bekliyor.
İşte Chavez demokrasisi böyle.
Allah’tan Chavez bize çok çok uzak.
Bilmiyorum, belki de çok yakın.

---------

Türkler uçuyo.../y.özdil


Dünya basketbol şampiyonası, NBA’in efsane ismi, Los Angeles Lakers’ın ribaund kralı Müslüm Gürses’in “hem sarhoşum, hem yastayım” şarkısıyla açıldı sayın basketbolseverler...

*
Gerçi, ramazan mübarek gün “bar taburesi üstünde sarhoşum, yastayım” şeklindeki üçlük atış, tribünleri kederlendirip, “hazır potayı bulmuşken, iki tek de biz atalım” isteği uyandırdı ama, salonda sadece meyve suyu dağıtılması, ahalinin dağıtmasını önledi.
*
2’şer metrelik “dev” adamlara, “minik” serçeyle konser verdirmek de, önemli olanın “boy değil, soy” açılımını kanıtlar bi görüntüydü.
*
Ancak... Milletin aptesi bozulmasın diye memeleri zincirle zırhlanan dansöze “salla salla, gül memeler çağlasın” nakaratıyla göbek attırılırken, erkek semazenlerin etek giymesi, yabancı seyircilere durumu izah etme noktasında güçlük yarattı.
*
Sezen Aksu’nun “böyle dilber gördün mü, ey meclis-i şahane” lafını duyunca, Meclis Başkanımız kürsüye fırladı... Spor’a sipor dedi. Sonra, spor bakanımız çıktı, süpor dedi. Canlı yayın yaptığımız 172 ülke arasında sadece biz Türkçe konuştuğumuz için, sorun olmadı.
*
LeBron James gelmedi, Yao Ming gelmedi, Ginobili gelmedi, hükümetimizin pivotu olan Başbakanımız da gelmedi... Turnuva öncesinde Arjantin’le yapacağımız hazırlık maçı 9’da başlayacakken, Başbakanımızın iftar programı nedeniyle 9.30’a alınmış, Başbakanımız bekle bekle, gelmemiş, maç 10’a doğru başlatılmıştı... Belki bu sefer gelir, bekleyelim dendi, ancak sahurda bile gelmeyeceği anlaşılınca, mecburen tören başlatıldı, Kanadalı sirk çıkarıldı.
*
Gasol ve Nowitzki gelmeyince, Cumhurbaşkanımız da gelmedi... Ankara’da oturduğu halde, zahmet edip Ankara’daki maçlara da gelmedi... İlla gelsin diye, Bursa gibi basketbol şehri yok sayıldı, Kayseri’ye maç götürüldü. Ama, Kayseri’ye Türkiye maçı götürülmesi unutuldu! Cumhurbaşkanımız, Araplardan kim var demiş olmalı ki, Ürdün maçına gitti.
*
“Hayırcı” Fazıl Say’ı kadroya almayıp, “Evetçi” Sezen Aksu, Müslüm Gürses ve Mustafa Erdoğan ilk 5’te sahaya sürülünce, gözler Kiboş’u aradı... Kiboş’un “Kobe Bryant yoksa, ben de yokum anacım” dediği iddia edildi... Ajdar’ın kapanış törenine Harlem’le birlikte çıkacağı söylentisi ise, Ciguli tarafından yalanlandı.
*
Papyonlu senfoni orkestrası ince ince çalarken, mehter takımının “ya Allahhh” diye salona dalması, FIBA heyetinde panik yarattı... “Kılıç Kalkan çıkmayacak” garantisi verilince, biraz yatıştılar. Truva beygiri çıktı onun yerine... Truvalılar zurna eşliğinde, horon tepti.
*
Bi ara parkede deve kesilecekmiş dedikodusu yayıldı... Türk yıldızlarının tavanda gösteri yapmaması, Genelkurmay’ın memleketin gelişmesinden rahatsız olduğu şeklinde yorumlandı.
*
Ve, Başbakanımız maça geldi... Tanjeviç’in Mehmet Okur’un yokluğunda Başbakan’ı oyuna sokacağı öne sürüldü. Bunca hadiseden sonra olur mu olur dendi, ancak beklenen olmadı.
*
Başbakan geldi diye, alt tarafı mini etek giyen ponpon kızların sahaya çıkması yasaklandı... Böylece, biz kimsenin kılığına kıyafetine karışmıyoruz palavrası, bir kez daha çemberden döndü.
*
Gelişmeleri aktarmaya devam edeceğiz sayın basketbolseverler...

Para - borsaile ilgili herşey

sitene html kodları

HTML KODLARI SEÇ BEĞEN

arama motoruna ücretsiz kayıt

URL Submitter - URL Kay�t
Google AllTheWeb BuildTurkey
InfoTiger Rediff ScrubTheWeb
EntireWeb ExactSeek Splatsearch
WhatUseek TrueSearch GigaBlast
-------------------------------------------------------------

ARAMA MOTORLARINA DİREK KAYIT

URL KAYDET. 1. http://search.yahoo.com/info/submit.html Yahoo! Search 2. http://search.msn.com/docs/submit.aspx?FORM=WSDD2 MSN 3. http://www.google.com/intl/en/addurl.html Google 4. http://www.about.com/gi/pages/homehc.htm#c4 About 5. http://www.dmoz.org/add.html Open Directory 6. http://www.accoona.com/submit.html Accoona 7. http://www.exactseek.com/add.html ExactSeek 8. http://www.scrubtheweb.com/addurl.html ScrubTheWeb 9. http://www.snap.com/about/site.php?last_link_type=about Snap 10. http://www.searchsight.com/submit.htm SearchSight 11. http://www.searchit.com/addurl.htm SearchIt 12. http://www.buzzle.com/suggest_basic2.asp Buzzle 13. http://www.entireweb.com/free_submission/ EntireWeb 14. http://www.whatuseek.com/addurl-secondary.shtml What U Seek 15. http://www.ezilon.com/ezilon_url_submission.htm Ezilon 16. http://www.gimpsy.com/gimpsy/searche...check_free.php Gimpsy 17. http://www.dirone.com/add_link_m.php dirOne 18. http://www.websquash.com/cgi-bin/sea...l?Mode=AnonAdd WebSquash 19. http://www.abilogic.com/how-to-suggest-a-site.php AbiLogic 20. http://addurl.amfibi.com/ Amfibi 21. http://www.01webdirectory.com/submit.htm 01WebDirectory 22. http://www.netinsert.com/en/insert.html NetInsert 23. http://www.mavicanet.com/ MavicaNET 24. http://www.searchhippo.com/addlink.php SearchHippo 25. http://www.worldsiteindex.com/ World Site Index 26. http://www.dailyorbit.com/add.htm DailyOrbit 27. http://www.nationaldirectory.com/addurl/ NationalDirectory 28. http://www.tygo.com/websites/FreeSubmitURL.aspx TYGO 29. http://www.mixcat.com/addurl.php MixCat 30. http://www.aeiwi.com/submit.html Aeiwi 31. http://www.illumirate.com/add_your_site_exp.cfm IllumiRate 32. http://www.infotiger.com/addurl.html Info Tiger 33. http://www.towersearch.com/addurl.php TowerSearch 34. http://www.splatsearch.com/submit.html SplatSearch 35. http://www.subjex.net/submit_url.html Subjex 36. http://www.qango.com/dir/addurl.html Qango 37. http://www.zeezo.com/Listings/New.aspx Zeezo 38. http://www.canlinks.net/addalink/ CanLinks 39. http://www.webbieworld.com/signup.asp WebbieWorld 40. http://www.searchking.com/add_new.htm SearchKing 41. http://www.amray.com/cgi/amray/addurl.cgi AMRAY 42. http://www.go4.it/listing.asp Go4.it 43. http://www.cipinet.com/addurl.html Cipinet 44. http://www.hedir.com/submit-help.html Hedir 45. http://www.walhello.com/addlinkgl.html Walhello 46. http://www.linketeria.com/submitsite.htm Linketeria 47. http://www.claymont.com/login/login.asp?img=y Claymont 48. http://www.jdgo.com/add.html JDGO 49. http://www.spheri.com/tc143as.php?sid=0 Sphericom 50. http://www.kaspie.com/web.html Kaspie