Bu Blogda Ara
1 Ocak 2011 Cumartesi
OYSA YERDE KAN VARDI...Bekir COŞKUN
04 Aralık 2010 Cumartesi,
Çankaya Köşkü’nün içinde, kapıda muhafız alayı, iki yüz nöbetçi, yanında doktoru, elli görevlinin arasında, ambulans, Hacettepe Hastanesi’nin yığınla raporları…
Yine de “öldürüldü” diyorlar…
Ama herkesin önünde, evinin kapısında, bedeninde kurşunlarla vurulan emekçilerin lideri Kemal Türkler’in “öldürüldüğü” kanıtlanamadığı için önceki gün dava zamanaşımına uğradı ve düştü…
*
Mesela; Adnan Kahveci; trafik kazası ile öldürüldü…
Muhsin Yazıcıoğlu; telefon sinyali ile öldürüldü…
Bülent Ecevit; yanlış teşhis ile öldürüldü…
Turgut Özal; zehirli börek ile öldürüldü…
Ama Kemal Türkler, kurşunlarla, yolun ortasında, kanı oluk gibi aka aka vuruldu da “öldürüldüğü” belirlenemedi…
Tam 26 yıl sürdü mahkeme…
Dava düştü…
*
Aslında Türkiye’nin nasıl bu günlere geldiğinin uzun ve hazin hikâyesidir bu…
Emperyalizme karşı duran bu ülkenin yiğit çocukları işte böyle bir bir yok edildiler. Böylece dün liberal (!) işbirlikçileri ile Türkiye’yi yağmalayan sömürgeciler, bugün de dinci ortakları ile aynı yağmayı-talanı aralıksız sürdürebiliyorlar…
Bu yüzdendir:
Yaşlı ve hasta bedenleri yapılan eziyete dayanamayan İlhan Selçuk da, Türkan Saylan da öldürülmedi… Bombalarla paramparça edilen Uğur Mumcu’dan Ahmet Taner Kışlalı’ya kadar daha nicelerinin öldürüldüğü de ortada kaldı…
Kemal Türkler’in kızı babasının öldürüldüğünü gördü, vurulmuş bir beden ve yerde kan vardı…
Ama “öldürüldüğü” kanıtlanamadı…
Dava önceki gün düştü…
03.12.2010 - Bekir COŞKUN
ÜNİVERSİTELİLER...bekir coskun
ÜNİVERSİTELİLER...
10 Aralık 2010 Cuma,
Onlar köşe yazarı değil…
Susturamazsınız…
Kovdurtamazsınız, patronları yok, patronların ihale mihale işi yok…
İkiyüzlü ve yalaka değiller…
Cumhurbaşkanı’nın uçağına binme dertleri olmaz, dolmuşa biner garibim, olmadı yürür de gider…
*
Üniversitelileri susturamazsınız…
İşadamı değil üniversiteliler…
Yatırımları ceplerindeki buruşuk yirmilik, bilemediniz elliliktir… Mülkleri bir çanta, bir yurt dolabındaki iki tişört, bir pantolon…
Diyelim ki üzerlerine vergi müfettişlerini gönderseniz, çıkamazlar o çaresizliğin, umutsuzluğun içinden, ağlayarak dönerler…
*
Onları susturamazsınız…
YÖK başkanı değiller…
Himmet beklemezler, ki minnet duysunlar…
Ne rektördür onlar, ne dekan…
Kibirli ve mağrurdurlar… Gururları boylarından büyüktür… Eh, doğal olarak dilleri de ayakkabılarından…
*
Susmazlar…
Bürokrat değiller…
Mesela makam mevki sahibi… Masa okulun malı, birisi alıp götürmesin diye bank yere çakılı…
Lojman; bir odada dört kişi…
Makam aracı; bir çift eski spor ayakkabı, teki dikişli…
*
Üniversitelileri susturamazsınız…
Hani olsalardı milletvekili…
Ne yeniden aday olmak için baş sallama zorunlulukları var, ne geveze genel başkan her konuştuğunda alkışlama, ne talimatla el kaldırıp indirme dertleri…
Ne de kurşun askerlerdir üniversiteliler…
*
Bakımsız bedenleri vardır ve koca yürekleri…
Hayal kurarlar ve hayalleri değişir her gün…
Afrika’daki açları konuşurlar, çoğu yuvalarından uzak, anne yemeklerinin kokusunu özlerken… Küresel sömürüyü dert ederler, otobüs duraklarında beklerken, soğuktan iki büklüm…
Dürüst ve mertler bize göre, korkutmak faydasız…
Bir millet sustu ya…
Üniversitelileri susturamazsınız…
10.12.2010- Bekir COŞKUN
Kovdurtamazsınız, patronları yok, patronların ihale mihale işi yok…
İkiyüzlü ve yalaka değiller…
Cumhurbaşkanı’nın uçağına binme dertleri olmaz, dolmuşa biner garibim, olmadı yürür de gider…
*
Üniversitelileri susturamazsınız…
İşadamı değil üniversiteliler…
Yatırımları ceplerindeki buruşuk yirmilik, bilemediniz elliliktir… Mülkleri bir çanta, bir yurt dolabındaki iki tişört, bir pantolon…
Diyelim ki üzerlerine vergi müfettişlerini gönderseniz, çıkamazlar o çaresizliğin, umutsuzluğun içinden, ağlayarak dönerler…
*
Onları susturamazsınız…
YÖK başkanı değiller…
Himmet beklemezler, ki minnet duysunlar…
Ne rektördür onlar, ne dekan…
Kibirli ve mağrurdurlar… Gururları boylarından büyüktür… Eh, doğal olarak dilleri de ayakkabılarından…
*
Susmazlar…
Bürokrat değiller…
Mesela makam mevki sahibi… Masa okulun malı, birisi alıp götürmesin diye bank yere çakılı…
Lojman; bir odada dört kişi…
Makam aracı; bir çift eski spor ayakkabı, teki dikişli…
*
Üniversitelileri susturamazsınız…
Hani olsalardı milletvekili…
Ne yeniden aday olmak için baş sallama zorunlulukları var, ne geveze genel başkan her konuştuğunda alkışlama, ne talimatla el kaldırıp indirme dertleri…
Ne de kurşun askerlerdir üniversiteliler…
*
Bakımsız bedenleri vardır ve koca yürekleri…
Hayal kurarlar ve hayalleri değişir her gün…
Afrika’daki açları konuşurlar, çoğu yuvalarından uzak, anne yemeklerinin kokusunu özlerken… Küresel sömürüyü dert ederler, otobüs duraklarında beklerken, soğuktan iki büklüm…
Dürüst ve mertler bize göre, korkutmak faydasız…
Bir millet sustu ya…
Üniversitelileri susturamazsınız…
10.12.2010- Bekir COŞKUN
SAĞOL YABANCI..bekir coskun
İki genç; birisi Balıkesir’in Havran ilçesinde, tam bir Atatürk kızı Tuğba Şık, öbürü Kayseri’de genç bir yazar Mehmet Tanrıverdi.
Belki de birbirlerini tanımadan ama aynı yurt sevdası ile Facebook’ta “İnadına Cumhuriyet” sayfası açmışlardı. Paylaşım sayfalarından birisi de “Bekir Coşkun ve yazıları”. Dün baktım orada 43 bin 300 kişi var…
*
Öte yanda bir Başbakan…
O da bizi susturmak için yapmadığını bırakmadı…
“Çek git” diyerek ülkeden kovmaktan, “Köpekleri ile yatıyorlar” diye aşağılamaktan, “Size göbeğini kaşıyan adamlar diyor” diyerek saf insanlara hedef göstermeye kadar… Olmadı; çalıştığımız gazeteleri cezalandırarak, tehdit ederek, kamuoyunun önünde patronlara, “Maaşını sen veriyorsun” diye yol göstererek, susturabildiği kadar susturdu bizi…
*
Yazgıdır, bu ikisinin kesiştiği yere bakın:
Time’nin önceki gün açıklanan ünlü internet anketinde, o Başbakan birinci sıradaydı. Facebook’un kurucusu Mark Zuckerberg ise onuncu sırada…
Birisi bizi susturmak isteyen…
Öbürü buluşuyla bizi okuyucularımızla buluşturan…
Ve Time yönetimi, birinci sıradaki bizim Başbakan’ı oradan indirdi, Facebook’u kuran adamı birinci sıraya koyarak dünya kamuoyuna açıkladı:
“İşte yılın adamı…”
*
Bu iki boyutu üst üste koyup baktım ve düşündüm:
Beni susturmaya çalışan, insanlarla buluşmamı yasaklayan ülkemin Başbakan’ının “Yılın adamı” seçilmemesine hiç de üzülmedim.
Öte yanda; tek başıma kaldığım o bitmeyen geceler, bilgisayarımı açıp ulaşabildiğim, ellerini sıkmamış olsam bile, sevgilerini, sıcaklıklarını, dostluklarını hissettiğim insanlara beni ulaştıran dünyanın ta öbür ucundaki yabancı için…
İçimden “Sağol yabancı” dedim…
*
İşte; uygarlık ile ilkellik arasındaki farktı bu…
Çağdaşlık ile çağdışılık arasında…
Birincisi her zaman kazanacaktır…
İkincisi ise her zaman kaybetmeye mahkûm…
Bekir Coşkun - Cumhuriyet
Belki de birbirlerini tanımadan ama aynı yurt sevdası ile Facebook’ta “İnadına Cumhuriyet” sayfası açmışlardı. Paylaşım sayfalarından birisi de “Bekir Coşkun ve yazıları”. Dün baktım orada 43 bin 300 kişi var…
*
Öte yanda bir Başbakan…
O da bizi susturmak için yapmadığını bırakmadı…
“Çek git” diyerek ülkeden kovmaktan, “Köpekleri ile yatıyorlar” diye aşağılamaktan, “Size göbeğini kaşıyan adamlar diyor” diyerek saf insanlara hedef göstermeye kadar… Olmadı; çalıştığımız gazeteleri cezalandırarak, tehdit ederek, kamuoyunun önünde patronlara, “Maaşını sen veriyorsun” diye yol göstererek, susturabildiği kadar susturdu bizi…
*
Yazgıdır, bu ikisinin kesiştiği yere bakın:
Time’nin önceki gün açıklanan ünlü internet anketinde, o Başbakan birinci sıradaydı. Facebook’un kurucusu Mark Zuckerberg ise onuncu sırada…
Birisi bizi susturmak isteyen…
Öbürü buluşuyla bizi okuyucularımızla buluşturan…
Ve Time yönetimi, birinci sıradaki bizim Başbakan’ı oradan indirdi, Facebook’u kuran adamı birinci sıraya koyarak dünya kamuoyuna açıkladı:
“İşte yılın adamı…”
*
Bu iki boyutu üst üste koyup baktım ve düşündüm:
Beni susturmaya çalışan, insanlarla buluşmamı yasaklayan ülkemin Başbakan’ının “Yılın adamı” seçilmemesine hiç de üzülmedim.
Öte yanda; tek başıma kaldığım o bitmeyen geceler, bilgisayarımı açıp ulaşabildiğim, ellerini sıkmamış olsam bile, sevgilerini, sıcaklıklarını, dostluklarını hissettiğim insanlara beni ulaştıran dünyanın ta öbür ucundaki yabancı için…
İçimden “Sağol yabancı” dedim…
*
İşte; uygarlık ile ilkellik arasındaki farktı bu…
Çağdaşlık ile çağdışılık arasında…
Birincisi her zaman kazanacaktır…
İkincisi ise her zaman kaybetmeye mahkûm…
Bekir Coşkun - Cumhuriyet
CUMHURİYET.. bekir coskun
Aslında anlamıyorum:
AKP Türkiye’nin altını üstüne getiriyor, devlet yerlerde sürünüyor, kirli işler havalarda uçuşuyor…
Ama CHP karışıyor…
Medya, tarihinin en berbat günlerini yaşıyor, her gün bir iktidara yamanma-yanaşma kepazeliği ortaya dökülüyor…
Ama Cumhuriyet gazetesi karışıyor…
*
Cumhuriyet’in en yeni mensubuyum.
Henüz palto asacağının yerini öğrenemediğimde ve gazetenin arabası niyetine gidip komşunun arabasına oturduğumda… Başımın üzerinde uçuştu açıklamalar, iddialar, laflar…
Doğrusunu isterseniz Türkiye bu haldeyse, tabii ki irili ufaklı günahlarımız var…
Söylenecek sözler olmalı…
İyi ama zamanı mı?…
Laik cumhuriyeti silip süpürmeye karar vermiş istilacı, kuşatmayı daraltmaya devam ediyor…
Altı ay sonra seçim var…
Ve bu seçim, savaş alanını kimin temizleyeceği seçimidir…
Zaman dar…
*
Cumhuriyet gazetesi ise laik cumhuriyetin sembollerinden birisidir.
Bu gazetenin çalışanları her sabah, o sembollere ruh vermek uğruna kendi varlıklarını feda etmiş insanların duvarlardaki fotoğraflarının önünden geçip giriyorlar.
En yeni tanığıyım; genç gazeteciler çoğu haberleri gözleri dolu dolu yazıyorlar… Toplum, medyadaki densizliklere, yalana, kirli ilişkilere prim verirken, çağdaş insanların kendilerini yalnız bıraktığının burukluğunu duya duya…
Sırası mı?..
*
Cumhuriyet, kişiler üstüdür ve bir kurumdur, adı üzerinde…
Ne yapabiliriz; Cumhuriyet’in arkasında işadamı patron yok, iktidarın nimetleri yok, tarikat yok…
Sadece okurlarının aldıkları o birer gazetenin gücü var…
İktidarın gazeteleri promosyonlarla beşer yüz bin, tarikatın gazeteleri gönüllü dağıtıcılarla neredeyse birer milyon satarken… Çağdaşlığı savunan her sayfaya, her satıra, her kelimeye, her harfe ihtiyacımız var…
Cumhuriyet’e kıymayın…
AKP Türkiye’nin altını üstüne getiriyor, devlet yerlerde sürünüyor, kirli işler havalarda uçuşuyor…
Ama CHP karışıyor…
Medya, tarihinin en berbat günlerini yaşıyor, her gün bir iktidara yamanma-yanaşma kepazeliği ortaya dökülüyor…
Ama Cumhuriyet gazetesi karışıyor…
*
Cumhuriyet’in en yeni mensubuyum.
Henüz palto asacağının yerini öğrenemediğimde ve gazetenin arabası niyetine gidip komşunun arabasına oturduğumda… Başımın üzerinde uçuştu açıklamalar, iddialar, laflar…
Doğrusunu isterseniz Türkiye bu haldeyse, tabii ki irili ufaklı günahlarımız var…
Söylenecek sözler olmalı…
İyi ama zamanı mı?…
Laik cumhuriyeti silip süpürmeye karar vermiş istilacı, kuşatmayı daraltmaya devam ediyor…
Altı ay sonra seçim var…
Ve bu seçim, savaş alanını kimin temizleyeceği seçimidir…
Zaman dar…
*
Cumhuriyet gazetesi ise laik cumhuriyetin sembollerinden birisidir.
Bu gazetenin çalışanları her sabah, o sembollere ruh vermek uğruna kendi varlıklarını feda etmiş insanların duvarlardaki fotoğraflarının önünden geçip giriyorlar.
En yeni tanığıyım; genç gazeteciler çoğu haberleri gözleri dolu dolu yazıyorlar… Toplum, medyadaki densizliklere, yalana, kirli ilişkilere prim verirken, çağdaş insanların kendilerini yalnız bıraktığının burukluğunu duya duya…
Sırası mı?..
*
Cumhuriyet, kişiler üstüdür ve bir kurumdur, adı üzerinde…
Ne yapabiliriz; Cumhuriyet’in arkasında işadamı patron yok, iktidarın nimetleri yok, tarikat yok…
Sadece okurlarının aldıkları o birer gazetenin gücü var…
İktidarın gazeteleri promosyonlarla beşer yüz bin, tarikatın gazeteleri gönüllü dağıtıcılarla neredeyse birer milyon satarken… Çağdaşlığı savunan her sayfaya, her satıra, her kelimeye, her harfe ihtiyacımız var…
Cumhuriyet’e kıymayın…
BİR KÜÇÜK KUŞ , UÇUP DURUR BAŞINIZDA. bekir coskun
İriyarı, kocaman ayaklı, kolay gülmeyen bir adamdı. Onunla konuşurken “Acaba bana kızdı mı” duygusuna kapılırdınız.
O gece aradı, ağlıyordu…
“Kuşum öldü” dedi…
Onun bir kuşunun olabileceğini hiç düşünmemiştim. “Adı neydi” diye sordum, hıçkırıklar içinde yanıtladı:
“Kuşumun adı Kuşum’du…”
Bunu da hiç aklıma getiremezdim…
Bir kuşu vardı, kuşunun adını “Kuşum” koymuştu…
*
Kocaman adamın yalnızlık günlerinde, küçük kuş onun dostuydu. Eve gelince kuşu onun omzunda, evin içinde dolanırlardı. Sofranın bir köşesine de o konar, verilen küçük ekmek kırıntılarını yerdi.
Küçük kuş o evde yokken hiç ötmezdi, akşamları daha kapıya takılan anahtarın sesi ile şarkılarına başlardı. Kocaman dostunun omzuna konduğunda “Seni özledim” der gibi kulaklarından öperdi.
O gece bir anda ölmüştü. Kocaman adam bir süre onun kalkıp uçmasını bekledi. Sonra anladı, dizlerinin üzerinde yere kapandı… Bir süre sonra küçük bir mukavva kutunun içine serdiği beyaz örtünün üzerine yatırdı küçük dostunu, renkli tüylerini okşadı, başını düzeltti… Bütün gece uyumadı, küçük mukavva kutunun başında bekledi kocaman adam…
Durmadan ağladı…
Sabahleyin güneş doğarken küçük kuşun şarkılarına başladığı saatte, mukavva kutuyu alıp, kuşunun dolandığı evin her köşesinde gezdirdi.
“Kuşum”u evin bahçesindeki gül ağacının altına gömdü.
Sonra beni aradı sordu:
“Şimdi ben ne yapacağım?..”
*
Hiç…
Kocaman adamın yapacağı hiçbir şey yoktur, sadece içindeki dayanılmaz özlemi susturmaya çalışacaktı ama beceremeyecekti…
Ben ise küçük bir canlının dahi, en sert yüreklerde açtıkları sevgi dehlizlerini bilirim… O dehlizlerden gidilince “insan” çıkar karşınıza…
Bazen bir küçük kuş için ağlıyordur “insan”…
Böyle bir şeydir işte hayvan sevgisi…
Normal hayatta dost olamayacağınız, varlığının farkına bile varamayacağınız “insanın” boynuna çok uzaklardan sarılıp ağlarsınız…
Bir küçük kuş başınızın üzerinde uçuşup dur
O gece aradı, ağlıyordu…
“Kuşum öldü” dedi…
Onun bir kuşunun olabileceğini hiç düşünmemiştim. “Adı neydi” diye sordum, hıçkırıklar içinde yanıtladı:
“Kuşumun adı Kuşum’du…”
Bunu da hiç aklıma getiremezdim…
Bir kuşu vardı, kuşunun adını “Kuşum” koymuştu…
*
Kocaman adamın yalnızlık günlerinde, küçük kuş onun dostuydu. Eve gelince kuşu onun omzunda, evin içinde dolanırlardı. Sofranın bir köşesine de o konar, verilen küçük ekmek kırıntılarını yerdi.
Küçük kuş o evde yokken hiç ötmezdi, akşamları daha kapıya takılan anahtarın sesi ile şarkılarına başlardı. Kocaman dostunun omzuna konduğunda “Seni özledim” der gibi kulaklarından öperdi.
O gece bir anda ölmüştü. Kocaman adam bir süre onun kalkıp uçmasını bekledi. Sonra anladı, dizlerinin üzerinde yere kapandı… Bir süre sonra küçük bir mukavva kutunun içine serdiği beyaz örtünün üzerine yatırdı küçük dostunu, renkli tüylerini okşadı, başını düzeltti… Bütün gece uyumadı, küçük mukavva kutunun başında bekledi kocaman adam…
Durmadan ağladı…
Sabahleyin güneş doğarken küçük kuşun şarkılarına başladığı saatte, mukavva kutuyu alıp, kuşunun dolandığı evin her köşesinde gezdirdi.
“Kuşum”u evin bahçesindeki gül ağacının altına gömdü.
Sonra beni aradı sordu:
“Şimdi ben ne yapacağım?..”
*
Hiç…
Kocaman adamın yapacağı hiçbir şey yoktur, sadece içindeki dayanılmaz özlemi susturmaya çalışacaktı ama beceremeyecekti…
Ben ise küçük bir canlının dahi, en sert yüreklerde açtıkları sevgi dehlizlerini bilirim… O dehlizlerden gidilince “insan” çıkar karşınıza…
Bazen bir küçük kuş için ağlıyordur “insan”…
Böyle bir şeydir işte hayvan sevgisi…
Normal hayatta dost olamayacağınız, varlığının farkına bile varamayacağınız “insanın” boynuna çok uzaklardan sarılıp ağlarsınız…
Bir küçük kuş başınızın üzerinde uçuşup dur
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Para - borsaile ilgili herşey
sitene html kodları
HTML KODLARI SEÇ BEĞEN
- Sitene Direkt Okunan Süper Fıkra Koy
- Sitene Fıkra Menüsü Koy Ekle
- Güncel Dış haberleri Sitene Ekle
- Sitene Şans Oyunları Sonuçları
- Efekt
- Sitenede Çıkınca Mesaj Verilsin
- Tüm Sayfayı Soldan Sağa Kaydırma
- Resim Slayt
- Haber Kodu Sitene Hber Koy
- Sitende Jennifer Lopez - Get Right Çalsın
- Sitende Beyonce - Naughty Girl Çalsın
- Sitende Celine Dion - My Heart Will Go On (tıtanıc) Çalsın
- Sitende Eminem - Mocking Bird Çalsın
- Sitende Eminem Ass Like That Çalsın
- Sitende Sean Paul - We'll Be Burning Çalsın
- Sitende 50 Cent - Just A Lil Bit Çalsın
- Sitene Canlı TV Ve Radyo Ekleyin
- Sitene Takvim Ekle
- Gelişmiş Arama Motoru
- bilgi.com un Web Arama Motoru
- bilgi.com un Video Arama Motoru
- Google Arama Motorunu Sitene Koy
- Sitene Yahoo Arama Motorunu Ekle
- Sitene LiveSearch Arama Motorunu Koy
- Giriş Sayfası Yapma Kodu
- Sitende Türkçe Tarih Olsun
- Kayarak Açılan Sayfa
- 24 Saat Müzik Kaliteli Radyo
- Sayfanıza Sihay Baloncuk Yağsın
- Sitenize Sağ Tuş Engeli Koyma
- Resmin Kodu
- Resmin Kodu 2
- Resmin Kodu 3
- Boyuna Haber Kodu
- Siteni Animasyonlu Bir Şekilde Aç
- Sitene Canlı Radyo Koy
- Sitende 20 Tane Oyun Yayınla
- Sitene Başka 20 Tane Oyun Koy
- Dünya nın En Çok Ziyaret Edilen Türkçe Web Siteleri Kodu
- Sitene Dünyanı En Çok Ziyaret Edilen Sitelerinin Listesini Koy
- Google ı Sitenin İçine Koy
- Bilgisayara Göz Atma Kodu
- Sitene Kutucuk Koy
- Button Kodu
- Giris Sayfası Yapma Kodu
- Linke Gelince Altta ve Üstte Çizgileri Oluşuyor!
- Döviz Kurları
- Devletim.com Listesi
- Sitene Video Oyun Animasyon
- 8 Tane Güncel Oyun
- Günlük Burç
- Güncel Teknoloji Haberleri
- Sitene Güncel Magazin Haberleri
- Matrix Arka Plan Efekti
- Sayfa Her Yenilendiğinde Arka Planın Rengi Değişir
- Uzay Arka Plan
- Buttonun Üstüne Gelince Kaçıyor
- Mause Efekti Mausenin Etrafında Renkli Pullar Dönüyor
- Mause Arkasından Renkli Renkli Simler Bırakıyor
- Sitene Dıgıtal Saat Koy
- Sitene Açılan Menü Ekleyin
- Resim Efektleri Resme Tıkla Uçsun
- Sitenizde Kilo Hesaplayıcınız Olsun
- Sitenize Gazeteler Köşesi
- Tüm İllerin Hava Durmuları
- Süper Haber Listesi Kodu
- Sitenize TV Dde Bugün Menüsü
- Siten İçin Süper Bir Arama Motoru
- Güncel İnternet Haberleri
- Hergün Güncellenen Spor Haberleri
- Efekt
- Sitenede Çıkınca Mesaj Verilsin
- Tüm Sayfayı Soldan Sağa Kaydırma
- Resim Slayt
- Haber Kodu Sitene Hber Koy
Yabancı Kaynaklar
<CNN (ABD) New York Times (ABD) Usa Today (ABD) Washington Post (ABD) Der Spiegel (Almanya) Die Welt (Almanya) The Australian (Avustralya) Le Soir (Belçika) Jornais do Brasil (Brezilya) China Online (Çin) Lemonde (Frana) Liberation (Fransa) Dernieres Nouvelles d'Alsace (Fransa) Tous les journaux (Fransa) The Sun (İngiltere) Guardian (İngiltere) Periodicos (İspanya) Giornale (İtalya) Corriere Della Sera (İtalya) Japan Times (Japonya) Ahram (Mısır) Dawn (Pakistan) Jornais Portugueses |
Akşam Gazetesi
Birgün Gazetesi
Bugün Gazetesi
Cumhuriyet Gazetesi
Evrensel Gazetesi
Güneş Gazetesi
Halka ve Olaylara Tercüman
Hürriyet Gazetesi
Kurultay
Milli Gazete
Milliyet Gazetesi
Ortadoğu Gazetesi
Radikal Gazetesi
Sabah Gazetesi
Star Gazetesi
Şok Gazetesi
Takvim Gazetesi
Türkiye Gazetesi
Vakit Gazetesi
Vatan Gazetesi
Yeni Asya Gazetesi
Yeniçağ Gazetesi
Yeni Mesaj Gazetesi
Yeni Şafak Gazetesi
Zaman Gazetesi