Bu Blogda Ara

akp etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
akp etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

31 Mart 2008 Pazartesi

Sağlık ocağında türban manzaraları

En büyük kötülük direnme yoksunluğundan gelir.,Groce

Groce

İSTANBUL Milliyet

Kamudaki türbanlıların sayısı hızla artıyor. İstanbul’un birçok mahallesinde, Sağlık Bakanlığı’na bağlı olarak hizmet veren sağlık ocaklarında türbanlı doktorlar ve hizmetliler çalışıyor

Sağlık Bakanlığı’na bağlı devlet hastanelerinde çok sayıda doktor ve sağlık personelinin yasalara aykırı olduğu halde türbanla görev yapmasının yanı sıra birçok sağlık ocağında da aynı görüntüler dikkat çekiyor. İstanbul’da Sağlık Bakanlığı’na bağlı sağlık ocaklarında çok sayıda doktor ve sağlık görevlisi türbanla hizmet veriyor.
Türkiye’nin son yıllardaki en önemli gündem maddelerinden biri olan türban, iktidar partisi AKP’nin kapatılması için açılan davanın da önemli dayanaklarından birini oluşturuyor. Devlet hastanelerinde, aralarında doktorların da bulunduğu çok sayıda kadın personelin türbanla görev yaptıklarını ortaya koyan Milliyet gazetesinin haberi kapatılma davası iddianamesine yansımıştı. Devlet hastanelerindeki bu görüntülerin benzerlerine sağlık ocaklarında da rastlanıyor. İstanbul’un birçok mahallesinde Sağlık Bakanlığı’na bağlı olarak hizmet veren sağlık ocaklarında türbanlı doktorlar ile sağlık personeli çalışıyor.
Bağcılar Yüzyıl Mahallesi Kışla Caddesi’ndeki Yüzyıl Sağlık Ocağı türbanlı personelin en yoğun olduğu yerlerden biri. Sağlık Ocağı’nda görev yapan üç doktordan biri erkek, diğer iki kadın doktor ise türbanlı. Doktorlar mesai saatleri içinde türbanlarını çıkarmıyor.

Uzman doktor türbanlı
Güngören’deki Haznedar Sağlık Ocağı’nda ise türbanı ağırlıklı olarak sağlık personeli kullanıyor. Sağlık Ocağı’nın laboratuvarında

görev yapan görevlinin yanı sıra biri hemşire iki personel de türbanıylahizmet veriyor.
Türbanlı doktorun görev yaptığı bir diğer sağlık ocağı da Esenler 100. Yıl Sağlık Ocağı. Aynı zamanda semt polikliniği olarak hizmet veren kuruluşta çocuk hastalıkları uzmanı doktor görevini türbanıyla yapıyor. Aynı merkezde, türbanlı sağlık görevlileri de dikkat çekiyor.
Fatih’teki Merkez Sağlık Ocağı’nın 6 numaralı polikliniğinde hasta bakan doktor da türbanlı. Bu merkezde sağlık personelinin birçoğu da başlarında beyaz bonelerle hizmet veriyor.

ve sağlık personelinin yasalara aykırı olduğu halde türbanla görev yapmasının yanı sıra birçok sağlık ocağında da aynı görüntüler dikkat çekiyor. İstanbul’da Sağlık Bakanlığı’na bağlı sağlık ocaklarında çok sayıda doktor ve sağlık görevlisi türbanla hizmet veriyor.
Türkiye’nin son yıllardaki en önemli gündem maddelerinden biri olan türban, iktidar partisi AKP’nin kapatılması için açılan davanın da önemli dayanaklarından birini oluşturuyor. Devlet hastanelerinde, aralarında doktorların da bulunduğu çok sayıda kadın personelin türbanla görev yaptıklarını ortaya koyan Milliyet gazetesinin haberi kapatılma davası iddianamesine yansımıştı. Devlet hastanelerindeki bu görüntülerin benzerlerine sağlık ocaklarında da rastlanıyor. İstanbul’un birçok mahallesinde Sağlık Bakanlığı’na bağlı olarak hizmet veren sağlık ocaklarında türbanlı doktorlar ile sağlık personeli çalışıyor.
Bağcılar Yüzyıl Mahallesi Kışla Caddesi’ndeki Yüzyıl Sağlık Ocağı türbanlı personelin en yoğun olduğu yerlerden biri. Sağlık Ocağı’nda görev yapan üç doktordan biri erkek, diğer iki kadın doktor ise türbanlı. Doktorlar mesai saatleri içinde türbanlarını çıkarmıyor.

Uzman doktor türbanlı
Güngören’deki Haznedar Sağlık Ocağı’nda ise türbanı ağırlıklı olarak sağlık personeli kullanıyor. Sağlık Ocağı’nın laboratuvarında

görev yapan görevlinin yanı sıra biri hemşire iki personel de türbanıylahizmet veriyor.
Türbanlı doktorun görev yaptığı bir diğer sağlık ocağı da Esenler 100. Yıl Sağlık Ocağı. Aynı zamanda semt polikliniği olarak hizmet veren kuruluşta çocuk hastalıkları uzmanı doktor görevini türbanıyla yapıyor. Aynı merkezde, türbanlı sağlık görevlileri de dikkat çekiyor.
Fatih’teki Merkez Sağlık Ocağı’nın 6 numaralı polikliniğinde hasta bakan doktor da türbanlı. Bu merkezde sağlık personelinin birçoğu da başlarında beyaz bonelerle hizmet veriyor.



Ercan Akyol


17 Mart 2008 Pazartesi

Kara çarşaf üniversitede



Cuma gününe kadar türbanlı öğrencilerin alındığı tek üniversite olan Selçuk Üniversitesi'nde bu sabah türban yasaklandı. Ancak öğrenciler arasında öyle biri vardı ki kara çarşafıyla dikkat çekti. Kara çarşaflı öğrencilerin bu sabaha kadar bu şekilde derslere girdikleri iddia edildi.

Danıştay'ın yürütmeyi durdurma kararını verdikten sonra geçen hafta sonuna kadar türbanlı öğrencilerin alındığı tek üniversite olarak kalan Selçuk Üniversitesi'de bugünden itibaren türbanlı öğrencilerin fakültelere ve dersliklere alınmasına izin verilmedi.

Okula cuma günü türbanlı olarak giren öğrenciler bu sabah geldiklerinde güvenlik güçleriyle karşılaştı. Yasağa tepki gösteren öğrenciler arasında bulunan kara çarşaflı öğrenci oldukça dikkat çekti. Kara çarşaflı öğrencilerin bu sabahki yasağa kadar derse kara çarşaflarıyla girdikleri iddia edildi.

Güvenlik güçlerinin okula türbanlı öğrencileri almaması üzerine bir kısım türbanlı öğrenciler türbanlarını çıkardı, bir kısım öğrenci peruk taktı, bir kısmı ise evine geri döndü. Kara çarşaflı öğrenciler ve bazı türbanlılar türbanlarını çıkarıp okula girmedi.



15 Şubat 2008 Cuma

Melih AŞIK Açık Pencere..Bedava Cep Melodi

turkey_bayrak.gif

Melih AŞIK Açık Pencere Bedava Cep Melodi

Hep Afrikalıyız..
"Batılılar geldiklerinde ellerinde İncil, bizim elimizde topraklarımız vardı. Bize, gözlerimizi kapayarak dua etmesini öğrettiler. Gözümüzü açtığımızda ise; bizim elimizde İncil, onların elinde topraklarımız vardı..."
* * *
"AKP geldiğinde elimizde özgürlük, laiklik, cumhuriyet vardı. Bize, kömür verdiler, aşevinde yemek verdiler, tekrar oy istediler. Gözümüzü açtığımızda ise, bizim başımızda türban, yüzümüzde sakal, onların elinde ise para, iktidar vardı..."


Erdoğan yine basına çatmış: "Gazetelerin baş köşelerinde çırılçıplak kadın resimleri basıyorlar."
İnsan merak ediyor; Başbakan'ın aklı neden hep kadınlarda?
Haldun Ertem

28 Ocak 2008 Pazartesi

ÇiziYORUM - Ercan AKYOL

, ,
ÇiziYORUM - Ercan AKYOL


www.symantec.com Official TR website. Download Now! Premier antivirus protection.
ç ç

23 Eylül 2007 Pazar

Türkiye İRAN olurmu? soner yalcın/hürriyet





AKP'nin Anayasa tasarısı hazırlıkları, Türkiye'nin bir saklı gündeminin doğmasına neden oldu: "Darbe mi? Şeriat mı?" İşte Türkiye'nin gizli gündemi bu soru. Herkes bunu tartışıyor. Ne rastlantı; yıllar önce, İslam devriminden önce benzer soru İran'ın da gündemindeydi. İranlı solcular, demokratlar, liberaller ve milliyetçiler bu soruyu tartışıyordu, darbeye karşı çıkıyorlardı. Gelin İran'ın İslam devrimi öncesi ve sonrası günlerine gidelim. Bir de, "mahalle baskısı" var mıymış görelim.

MERHABA. Benim adım Bahman Nirumand. İranlı bir gazeteci-yazarım.

Şah'ın devrilmesinde aktif rol oynayanlardanım.

Ve aynı zamanda mollaların, demokrasi ve özgürlük getireceğine inanan milyonlarca solcu, demokrat, liberal ve milliyetçi insandan biriyim.

Evet, Humeyni yeryüzünde cenneti vaat etti bize. Demokrasi gelecek, kimse fikirleri ve siyasal görüşleri yüzünden tutuklanmayacak, işkence yapılmayacak, kadınlara eşit haklar verilecek, giyim serbest olacaktı.

Şah'ı devirdikten sonra mollaların camiye geri döneceklerinden emindik. Devleti yönetecek durumda olduklarına inanmıyorduk.

Yanıldık. Kitaplardan ezberlediğimiz cümleleri, içi boş kavramları birbirimize söyleyip duruyorduk.

ÜZERİNDE DURMADIK

Her şey 14 Ocak 1979 tarihinde değişti. Şah, İran'ı terk etti. Ardından İran tarihinin en büyük yürüyüşü Tahran'da yapıldı. Sansür, yasak yoktu, istediğimiz gibi bağırıyorduk.

Fakat mitingde ilk dikkatimi çeken, kim liberal Musaddık ya da solcu şehitlerin resimlerini taşıyor ise mollalarca dövülüyordu.

Pek üzerinde durmadık bu olayın, "Hele bir kurtlarını döksünler, sonra sakinleşirler"

Ertesi gün gazetede, bir hırsızın genç mollalar tarafından yakalanıp, adına "İslam Mahkemesi" denilen bir mahalli heyet tarafından 35 kamçı cezasına çaptırıldığı haberini okuduk.

Haberi ciddiye almadık; "Üç beş sapsızın işi" dedik.

Bu arada bira-şarap fabrikalarının yakılması, sinemaların tahrip edilip filmlerin sokaklara atılması gibi olayların üzerinde hiç durmadık. "Ufak tefek şeylerin" toplumun demokrasi ve ulusal bağımsızlık yolundaki çabaları etkilemesini istemiyorduk.

Biz bunları söylerken, mollalar tarafından, kadın ve erkeklerin yan yana yüzemeyecekleri; okullarda aynı sınıflarda olamayacakları; birlikte spor yapamayacakları gibi gerici kararlar ardı ardına alınmaya başlandı.

"Müslüman kadınların yanında orospuların yeri yoktur" denilerek kadınlara örtünme zorunluluğu getirildi. Özellikle üniversitelerde bu yüzden çatışmalar çıktı.

Bu çatışmalardan rahatsız olduk; kadın sorununun güncelleşip ön plana geçmesini istemiyorduk! "Asıl mücadele, emperyalizme ve kapitalizme karşı verilmelidir" diyorduk. Kadın sorunu bir yan çelişkiydi, ana çelişki sömürüydü. Kadının giyim sorunu, emperyalizme karşı verilen mücadeleyi baltalamamalıydı!

Peçesiz, başörtüsüz sokağa çıkan kadınlar artık açıkça, gözümüzün önünde dövülüyordu. Bazı kadınların yüzüne kezzap atılıyordu.

Biz ise hálá büyük laflar ediyorduk; bu tür olayları devrimin kaçınılmaz sancıları olarak görüp umursamıyorduk! "İttifak" "Eylem Birliği" gibi terimlerin peşinden koşup duruyorduk.

GEÇİŞ SANCILARI SANDIK

Humeyni, "Bütün sorunlarımızın sebebi, cemiyetimizdeki ahlaksızlıklardır. Bunların kökünü kazımalıyız"
diyor; genç mollalar terör estiriyordu. Kitabevleri yağmalanıyor; gazete bayileri ateşe veriliyordu.

Şiraz'da "İslam Mahkemesi" eşcinsel ve fahişe olduğu gerekçesiyle dört kişiyi idam ediyordu. Benzer olay Tahran'da da gerçekleşiyor, üç fahişe ve üç eşcinsel kurşuna diziliyordu.

Sesleri ve görüntüleriyle erkekleri tahrik ettikleri için kadın spikerler televizyondan kovuluyor; uyuşturucu olarak görülen müzik yasaklanıyordu. Alkol içen, kırbaç cezasına çaptırılıyordu.

Şimdi düşünüyorum da, insan zamanla her türlü aşağılanmaya alışıyor galiba. Hiçbirini görmüyorduk; basmakalıp analizlerimizin doğru olduğuna o kadar inanıyorduk ki!..

Oysa toplum hızla dincileştiriliyordu. Alınan her kararda "Tamam bu sonuncusu" diyorduk. Ama arkası hep geliyordu.

Kızların evlenme yaşı 18'den 13'e düşürüldü. Parfüm, ruj, saç boyası, mücevher gibi kadın malzemelerinin yurda girişi yasaklandı. Kadın çamaşırı satan mağazaların vitrinlerine sutyen, kombinezon vs. koymasına bile izin yoktu.

Kamu dairelerinde kadın memurlara tesettüre girme emri çıkarıldı.

Aslında birçok aydın kadının üye olduğu kadın dernekleri vardı. Onlar kendi küçük çevrelerinde "hamilelik tatilinin uzatılması", "eşit işe eşit ücret" gibi talepleri tartışıyorlardı.

Biz aydınlar hep aynı düşüncedeydik: Demokrasi ve özgürlüğe geçiş sancılarıydı bu tür vakalar! Abartmaya gerek yoktu.

Hepimiz "ana çelişki" üzerinde duruyorduk; öncelikle dışa bağımlılık ve ekonomik krizden kurtulmalıydık.

REFERANDUM OYUNU

Üç ay önce Humeyni, Paris'te komünistler de dahil olmak üzere her görüşün rahatça örgütleneceği bir demokrasiden, özgürlükten bahsederken, şimdi tüm solcu, milliyetçi ve liberalleri İslam düşmanı ilan etmişti.

Bu sözler üzerine ilk protestomuzu yaptık. Mitingimize bir milyonu aşkın insan geldi.

Mollaların en iyi siyasi stratejileriydi; işlerine gelmediği zaman hemen gündemi değiştiriyorlardı.

Referandum meselesini gündeme getirdiler. Halka soracaklardı: "İslam Cumhuriyeti'ni istiyor musunuz, istemiyor musunuz?"

Kuşkusuz bu bir oyundu; halkın yüzde 65'inin okuryazar olmadığı bir ülkede kim ne anlardı cumhuriyetten?

Yapılan propaganda belliydi; dediler ki: "İslam'a evet mi, hayır mı diyorsunuz?"

Biz bu oyunu biliyorduk ama şöyle düşünüyorduk: "Önemli olan cumhuriyettir; serbest seçimlerdir; demokratik haklardır; özgürlüklerdir. İslam Cumhuriyeti bunu sağlayacaksa neden karşı çıkalım?"

Ancak bazı küçük kesimler bu oyuna gelmemek için referandumu boykot ettiler.

Sonuçta, "evet" diyen 20 milyon, "hayır" diyen ise sadece 140 bindi.

Mollalar bu referandum sonucunu çok iyi kullandılar. Güya tüm ülke yaptıklarını onaylıyordu. Artık televizyondan sonra basın da ellerine geçmişti. Sanki tüm muhaliflerin sayısı 140 bin kişi gibi gösterdiler. Halbuki 20 milyon içinde bizim oyumuz da vardı. Ama artık bizim sesimizin çıkmasına izin verilmiyordu.

HALKI ANLAYAMADIK

Mollalar güçlendikçe saldırganlaştılar.

Örneğin, tirajı bir milyon olan liberal "Ayendegan" Gazetesi'ni kapattırdılar. Sıra sonra "Keyhan" Gazetesi'ne geldi; muhalif yazarların işten çıkarılmasını sağladılar.

Tüm bu olanları protesto etmek için mitingler düzenlemeye başladık. Ama iş işten geçmişti artık; insanlar yılmıştı, korkuyordu.

Özgürlük, demokrasi ve bağımsızlık için ayaklanan halkın, bu kadar kısa sürede değişeceğini düşünememiştik.

Sanmıştık ki, mollaların gerici yasalarına/kurallarına halk karşı çıkacak. Halbuki tersi oldu; mollalar yasak, sansür getirdikçe arkalarından gidenlerin sayısı arttı.

Örtünmek moda oldu!

Tüm bunlara "gelip geçici bir fırtına" diye bakmak ne büyük yanılgıydı.

Komünistlerden, solculardan, demokratlardan, milliyetçilerden sonra liberal İslamcılar da zamanla mollaların hedefi oldu.

Şah döneminden daha çok insan cezaevlerine konuldu; idam edildi.

Milyonlarca insan canını kurtarmak için yurtdışına kaçtı.

Kaçanlardan biri de bendim.

Umarım bizim hatalarımızdan birileri ders çıkarır.

(Not: Bu metin, Bahman Nirumand'ın "İran" kitabından derlenmiştir.)
diye düşündük.

ÖNCE bir tespit yapalım:

Diyorlar ki, "Türkiye, İran'a benzemez!"

Yanılıyorlar.

Bu nedenle gelin önce kısa bir tarih yolculuğu yapalım:

19. yüzyılda İngiltere'nin Osmanlı Devleti gibi İran üzerinde de nüfuzu vardı.

İki ülke de tarım ülkesiydi.

20. yüzyıl başında, -İran 1906; Osmanlı 1908- askerlerin bastırmasıyla iki ülkede de meşrutiyet ilan edildi.

Her iki ülke 1920'lerde yeni liderleriyle yönetildi:

İran'da subay Rıza Han (Pehlevi), "ormancılar ayaklanmasını" bastırıp yönetimi devirerek kendini "Şah" ilan etti.

Türkiye'nin lideri ise iç ve dış düşmanları yenen Mustafa Kemal Atatürk'tü.

Her iki lider de ülkelerinin tarihlerinde görülmedik boyutlarda, modernleşme ve reform politikalarını uygulamaya koydu. Ülkelerini eğitim sisteminden hukuk sistemine kadar laikleştirmeye çalıştılar. Kılıf kıyafet devrimi yaptılar.

Bu reformlara her iki ülkede de karşı çıkan pek olmadı; sayıları az olmakla birlikte muhalif olanlar da çok ağır cezalara çaptırıldı.

İran 1940'ta, Türkiye 1946 yılında parlamenter demokrasiye geçti.

İran'da 1951'de, Türkiye'de 1960'ta "milliyetçi/ulusalcı solcu" askerler darbe yaptı.

İran'da başta petrol olmak üzere millileştirmeler yaşanırken, Türkiye de dışa açıldı, yabancı sermayeyi kabul etti.

CIA, İran'daki darbeci Musaddık'ı yıktı. Yerine tekrar Şah Rıza Pehlevi'yi getirdi. Şah bütün partileri kapattı, liderlerini hapsetti.

Türkiye, 1961'de demokrasiye döndü, seçimler yapıldı.

1960'lı yıllar, her iki ülkede de sol, milliyetçi ve İslamcı hareketin ivme kazandığı dönem oldu.

Aynı dönemde her iki ülkenin siyasi ve iktisadi olarak dışa bağımlılığı arttı. ABD "abi" rolündeydi. Düşman ise komünizmdi.

Her iki ülke de solcularını ezmek, yok etmek için her yola başvurdu. Devlet güçleri, sola karşı diğer güçlerle ittifak yaptı.

Sol muhalefetin ezildiği dönemde İslamcı hareketler güçlendi.

YEŞİL KUŞAK PROJESİ

Burada meseleye daha geniş açıdan bakıp, 1970'li yılların son dönemini bir hatırlayalım.

Sovyetler Birliği, Afganistan'a girmişti.

ABD'nin kontrolündeki Şah, İran'ı terk etmişti. Türkiye'de büyük bir sol dalga vardı.

Soğuk Savaş döneminde siz ABD'nin yerinde olsanız ne yaparsınız?

İran'da Sovyetler Birliği yanlısı solculara karşı mollaları desteklediler.

Türkiye'de 12 Eylül 1980 askeri darbesini yaptırıp, İslamcıları kuvvetlendirerek solu ezdirdiler.

ABD, Şah'tan umudunu kesince mollaları destekledi. İran'da mollaları yok etmek isteyen askerlerin elini kolunu bağladı.

Şah Rıza Pehlevi, ölmeden birkaç hafta önce, "Amerika ve İngiltere yerine muhalefeti yok etmek isteyen askerleri dinleseydim, ülkeyi terk etmek zorunda kalmazdım" diye açıklama yaptı.

ABD, Sovyetler Birliği'ni İslam ülkeleriyle kuşatıp içindeki İslamcı halkları ayaklandırarak yıkacağını hesaplıyordu.

Bu nedenle İranlı subaylara hep engel oldu.

Örneğin: Şah gittikten sonra, ülkenin başında kalan sosyal demokrat Başbakan Bahtiyar "İslam Cumhuriyeti'ne izin vermeyeceğim" diyordu.

Genelkurmay Başkanı Karabagi, Bahtiyar'ı destekliyordu.

Bahtiyar, ABD ve İngiltere'ye danıştı. Tabii ki destek alamadı.

Mollalar şanslıydı; dünya siyasal konjonktürü onların lehineydi.

Sonunda Humeyni, Tahran'a geldi. Yerleştiği "Refah Okulu"nda, liberal-İslamcı Mehdi Bazargan'ı Başbakan ilan ettiğini açıkladı. ABD ve Avrupa bu "ılımlı İslamcı" atamadan mutlu oldu.

Ancak mollalar güçlendikçe iktidara yerleşti.

Son hedefleri, halkın oylarıyla Cumhurbaşkanı olan liberal Müslüman Beni Sadr idi.

Askerler bu kez Beni Sadr'ın imdadına yetiştiler; darbe yapabileceklerini söylediler. Sadr darbe istemedi ve yurtdışına kaçmak zorunda kaldı.

Mollalar iktidara yerleşti. "Ilımlı İslam" istemiyorlardı!

DESTEK ESNAFTAN

İran tarihine bakıldığında, mollaların devlete karşı ayaklandığı görülmemişti. Sadece 1963'te Şah, mali kaynaklarını yok ettiği için ilk protesto eylemini gerçekleştirmişlerdi. Bu nedenle Humeyni, Türkiye'ye sürgüne gönderilmişti.

Durum aslında bizim Nakşibendiler'e benziyor, onlar da hep devletin yanında olmuşlardı. Neyse...

Türkiye'deki İslami hareketler ile İran'daki mollaları destekleyen güçler arasında benzerlikler var mıydı?

Yapısal farklılıklar olsa da taban aynıydı:

Mollaların ülke içinde en büyük destekçisi, iç ticaretin üçte ikisini, ihracatın üçte birini elinde tutan ve geleneksel değerlerin savunucusu Bazar esnafıydı.

Mollalar ayrıca liberal-burjuva çevrelerinden de destek gördü. Bunun sebebi, özerklik için harekete geçen Azeri, Kürt, Beluciler gibi etnik unsurların başlarının hemen ezilmesi talebiydi.

Ve tabii, din adamlarının siyasal örgütlenme gücünün en büyük dayanağı ise, cami komiteleriyle girdikleri yoksul mahallelerdi. Camiler cihat birliklerinin hücre evleriydi. Kısa bir süre öncesinin solcu varoş mahallelerinin yoksulları akın akın mollaların arkasından yürüyordu artık.

Şimdi tekrar başa dönüp soralım: Türkiye, İran'a benziyor mu?

Para - borsaile ilgili herşey

sitene html kodları

HTML KODLARI SEÇ BEĞEN

arama motoruna ücretsiz kayıt

URL Submitter - URL Kay�t
Google AllTheWeb BuildTurkey
InfoTiger Rediff ScrubTheWeb
EntireWeb ExactSeek Splatsearch
WhatUseek TrueSearch GigaBlast
-------------------------------------------------------------

ARAMA MOTORLARINA DİREK KAYIT

URL KAYDET. 1. http://search.yahoo.com/info/submit.html Yahoo! Search 2. http://search.msn.com/docs/submit.aspx?FORM=WSDD2 MSN 3. http://www.google.com/intl/en/addurl.html Google 4. http://www.about.com/gi/pages/homehc.htm#c4 About 5. http://www.dmoz.org/add.html Open Directory 6. http://www.accoona.com/submit.html Accoona 7. http://www.exactseek.com/add.html ExactSeek 8. http://www.scrubtheweb.com/addurl.html ScrubTheWeb 9. http://www.snap.com/about/site.php?last_link_type=about Snap 10. http://www.searchsight.com/submit.htm SearchSight 11. http://www.searchit.com/addurl.htm SearchIt 12. http://www.buzzle.com/suggest_basic2.asp Buzzle 13. http://www.entireweb.com/free_submission/ EntireWeb 14. http://www.whatuseek.com/addurl-secondary.shtml What U Seek 15. http://www.ezilon.com/ezilon_url_submission.htm Ezilon 16. http://www.gimpsy.com/gimpsy/searche...check_free.php Gimpsy 17. http://www.dirone.com/add_link_m.php dirOne 18. http://www.websquash.com/cgi-bin/sea...l?Mode=AnonAdd WebSquash 19. http://www.abilogic.com/how-to-suggest-a-site.php AbiLogic 20. http://addurl.amfibi.com/ Amfibi 21. http://www.01webdirectory.com/submit.htm 01WebDirectory 22. http://www.netinsert.com/en/insert.html NetInsert 23. http://www.mavicanet.com/ MavicaNET 24. http://www.searchhippo.com/addlink.php SearchHippo 25. http://www.worldsiteindex.com/ World Site Index 26. http://www.dailyorbit.com/add.htm DailyOrbit 27. http://www.nationaldirectory.com/addurl/ NationalDirectory 28. http://www.tygo.com/websites/FreeSubmitURL.aspx TYGO 29. http://www.mixcat.com/addurl.php MixCat 30. http://www.aeiwi.com/submit.html Aeiwi 31. http://www.illumirate.com/add_your_site_exp.cfm IllumiRate 32. http://www.infotiger.com/addurl.html Info Tiger 33. http://www.towersearch.com/addurl.php TowerSearch 34. http://www.splatsearch.com/submit.html SplatSearch 35. http://www.subjex.net/submit_url.html Subjex 36. http://www.qango.com/dir/addurl.html Qango 37. http://www.zeezo.com/Listings/New.aspx Zeezo 38. http://www.canlinks.net/addalink/ CanLinks 39. http://www.webbieworld.com/signup.asp WebbieWorld 40. http://www.searchking.com/add_new.htm SearchKing 41. http://www.amray.com/cgi/amray/addurl.cgi AMRAY 42. http://www.go4.it/listing.asp Go4.it 43. http://www.cipinet.com/addurl.html Cipinet 44. http://www.hedir.com/submit-help.html Hedir 45. http://www.walhello.com/addlinkgl.html Walhello 46. http://www.linketeria.com/submitsite.htm Linketeria 47. http://www.claymont.com/login/login.asp?img=y Claymont 48. http://www.jdgo.com/add.html JDGO 49. http://www.spheri.com/tc143as.php?sid=0 Sphericom 50. http://www.kaspie.com/web.html Kaspie