melih aşık yazısından alıntı..
Cumhuriyet tarihinin en kritik seçimi geldi çattı... Oylamaya saatler kaldı.
Kimisi hâlâ falanca partinin kaşını beğenmiyor... Kimisi filanca partinin liderini...
Ne var ki bu seçimde parti programları, liderler, ideolojiler vs. önem taşımıyor...
Bu seçimde birçok taraf yok... Sadece iki taraf var...
Bir yanda Türkiye'yi satanlar... Koltuk uğruna ülkemiz üzerinde hevesleri olanlarla işbirliği yapan... Cumhuriyet rejimini, "Ilımlı İslam" adı altında ABD uydusu zavallı bir ümmet toplumuna dönüştürmek için çalışanlar...
Bir tarafta da laiklik, demokrasi, Anayasa ve ulusal çıkarlara sahip çıkanlar... Cumhuriyeti savunanlar...
Seçimde bir parti kazanıp diğeri kaybetmeyecek. Türkiye kazanacak veya kaybedecek.
Eğer bu ülkenin insanları nohutla, kömürle, para kokusuyla uyuşturulmuş ve olup biteni hâlâ anlamamış ise... Geçmiş ola...
Başbakanımı buldum...
bekir coskun
SAATİNİ "On bin dolar" diyerek küçültebildi, haberlere göre "saatçik"i cebine soktu...
Ama "gemicik" saklanacak gibi değil.
Boyu 100 metreden fazla, içine 400 TIR sığıyor ve kırmızı rengiyle öyle denizin ortasında duruyor.
"Gemiciği" görenler "Küçük Emrah"ı görmüş gibi oluyorlardır.
Anladığım kadarıyla Başbakan’ın her şeyi küçük:
Saatçik, gemicik, villacık, paracık...
Aldığı oy büyük:
Yüzde 48’in üzerinde.
*
Tarhan Erdem’in şirketinin dünkü Radikal’de yayınlanan kamuoyu yoklamasına göre; yüzde 48... Allah’a şükretmeliyiz ki bu erdemli tarhana yoklamalar hiçbir zaman tutmuş değil.
Yine de AKP yüksek oy alır mı?..
Alır...
Çünkü; Tayyip Erdoğan’ın bu başarısı, demokrasinin iki önemli özelliğine dayanır.
Birincisi:
Demokrasilerde her toplum layık olduğu yönetimi mutlaka bulur.
Tayyip Erdoğan bu topluma göre bir "Başbakan"dır.
Demokrasi; sosyal yapıları ve kültürleri aşağı yukarı eşit insanların rejimidir.
Toplumun çoğunluğu zırcahilse... Büyük çoğunluk okumaz, görmez, düşünmez, sessiz, kaderci ise...
Bilinç-erdem kazanamaz.
Tayyip Erdoğan yine "Başbakan"dır.
*
Demokrasinin bu iki özelliği Erdoğan’a yarar...
Nasıl ki demokrasinin bu iki unsuru Demirel’i yedi kez geri getirdi... Nasıl ki Tansu Çiller’i, Mesut Yılmaz’ı, hatta Necmettin Erbakan’ı bu memlekete "Başbakan" yaptı...
Nasıl ki bu toplum elli senedir; ABD’ye göbek bağı olmayan, sermayeye hizmet etmeyen, ailesi, çocukları, yeğenleri, bakanları kire-pasa karışmamış bir tek "Başbakan" bulamadıysa...
Öyle...
Böyle bir toplumla demokrasinin buluştuğu yerdeki, kaçınılmaz acı gerçektir bu:
Erdoğan yine "Başbakan"dır...
Ve ben "Başbakanımı" buldum sayılır.
-------------------
Bülent çiziyor
baba baba satanlar
hasan pulur
Ne demektir ulusal çıkar?
Küreselleşen dünyada öyle "ulusal çıkar" gibi kavramların lafı mı olur?
* * *
PETKİM gibi bir kuruluşu, alıcısı belli olmadan, "Sen kimsin?" diye soranlara adını bile söyleyemeyen birileri satın alırsa ne olur?
"Ne olur, hiçbir şey olmaz! Adam fabrikayı yükleyip dışarıya kaçırmıyor ya!" gibi acayip cevaplar verilir, örnekler sıralanır.
Avrupa'da kim kime ne satmış, misali...
Acaba öyle mi?
* * *
8 yıl süren Irak-İran savaşı Kuveyt'i zengin eder, Irak ve İran ekonomisi çökmüştür, Kuveyt ise elde ettiği petrol geliriyle Batı Avrupa'da ve Amerika'da büyük şirketlerin hisselerini satın almaya başlamıştır. İngiltere'nin önemli petrol şirketi BP'nin hisselerinin yüzde 22'si Kuveyt'e geçmiştir.
* * *
ÜNLÜ İngiliz devlet adamı Churchill, petrolün gelecekteki stratejik önemini düşünerek BP hisselerinin en az yüzde 51'nin devletin elinde kalmasını öngörmüştür...
Şu dinozorun yaptığına bakın, ta 1914'te bunları düşünüyor, bu mu devlet adamlığı?
Devlet adamlığı, önüne geleni "Baba, baba satmak!", bir yerlerden para bulup futbolcu transfer etmektir.
* * *
HER neyse, Churchill'in bu kararını İngiltere Başbakanı Bayan Margareth Thatcher bozar, lakin Kuveyt, BP'nin yüzde 22 'sini alınca, Londra'da alarm çalar, İngiliz hükümetinin baskısıyla Kuveyt'in hisseleri yüzde 10'a düşürülür.
İşte "ulusal çıkar" budur.
* * *
OLAYI anlatan ve "ulusal çıkarlar" kavramına örnekler veren Onur Öymen şöyle der:
"Devletler önemli şirketlerin hisselerinden büyük payların yabancılara satılmasına sıcak bakmıyorlardı. Türkiye'deki hükümetin bu alanda aşırı liberal yaklaşımı, liberal ekonominin öncülüğünü yapan ülkelerin benimsediği bir yaklaşım değildir. Hiç değilse stratejik sektörlerde durum buydu."
Gelin de bunu devletin malını "Baba, baba satarım!" diyenlere anlatın...
Neyse iki gün kaldı, takke düşer, kel görünür, bakalım sandıktan "Babalar" mı çıkar ya da devletin milletin malını "Baba, baba satanlar" mı çıkar?
Göreceğiz!
Oktay Verel'in kulakları çınlasın!
"Biz vatan için açtık bu kampanyayı!
İçenler utansın her gece şampanyayı!"
--------------
ÇiziYORUM - Ercan AKYOL
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder